AŞKA DAİR

Aşka dair inançlarımı yitirirken aynı oranda aşka dair korkularımı artırırken, bu kısır döngü içinde çırpınıyorum. Çırpındıkça hasar alan kalbim gittikçe daha da kırılıyor ve sertleşmeye başlıyor. Sertleşme sonucu kişiliğim zedeleniyor ve kendimi tanıyamamaya başlıyorum. Çevremdeki insanlardan aynı türde cümleler duymaktan sıkılıyorum ve onlardan uzaklaşıyorum. Yeni edindiğim çevreden daha çok hasar alıyorum. Başka şeylere sarlıyorum ve bunlar bana zarar veriyor. Zararlarının farkına varıyorum ve onlarında bırakıyorum. Ortalıkta amaçsızca dolaşmaya başlıyorum ve kendime daha da çok dönüyorum. Kendimi acımasızca eleştiriyorum. Kendimi kara deliğe sürüklüyorum. Kara deliğin ucunda iken bir anda bu acıya alıştığımı fark ediyorum. Artık kendimi kabullenmişliğin kucağında buluyorum. Kabullenmişliğin rahatlığını bir süre yaşadıktan sonra birçok şeyi içime atmayı öğreniyorum. Bu kısa süreli bir çözüm olduğundan, en ufak bir zaman boşluğunda kara deliğin içinde buluyorum kendimi. Kabullenmişliğin aslında kara deliğin aynısı olduğunu fark ediyorum. Yerim de durup birinin beni çıkarmasını bekliyorum. Bir süre bekledikten sonra kendim yavaş yavaş harekete geçmeye başlıyorum. Her hareketim de yeni bir şey kazandığımı fark ediyorum. Kazandığım şey hatalar da olsa onları tecrübe şeklinde yorumlayarak hoş görmeye başlıyorum. Hareketlerimi, yaşadıklarımı, hatalarımı ve eleştirileri hoş gördükçe kendimi de hoş görmeye başlıyorum. Kendimi hoş görmeye başladığım da gülümsemeye başlıyorum. Güldükçe yalnızlık hissim azalıyor ve aşka inanmaya gerek duymamaya başlıyorum. Arada sırada aklıma gelse de aşk; o kadar da canımı acıtmıyor. Çünkü artık birçok şeyi hoş görmeyi öğreniyorum; aşk da dahil.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

SİYASET VE POLİTİKA KAVRAMLARININ FARKI

FARKINDALIK

WERTHER İLE BULUŞMA