Kayıtlar

Nisan, 2020 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

CLERKS FİLMİ İNCELEMESİ

Resim
Clerks filmi 1994 yılında Kevin Smith tarafından çok düşük bütçeyle yıldız oyuncular kullanmadan çekilmiş, sıradan hayatların başına gelen absürt olayları konu edinmiş siyah beyaz bir komedi filmidir. Filmin hikayesi genel anlamda Dante ve Randal karakteri etrafında dönüyor. Clerks ; 18 ayrı bölümden oluşturulmuş ve siyah beyaz bir filmdir. Bir dizi absürt olaylar Dante’nin çalışmaması gereken günde çalıştığı markete çağırılmasıyla başlar. Absürt olaylar dizisi komedi unsuru oluşturmuştur. Hikayenin yan karakterleri sahne geçişlerinde kullanılan sokak serserisi olan uyuşturucu satıcıları Bob ve Jay, Dante’nin onu çok seven kız arkadaşı Veronica, Dante’nin eski ve takıntılı olduğu sevgilisi Caitlin’dir. 18 bölümün neredeyse hepsinde farklı farklı olay ve insanlar görsek de bu bölüm ve karakterlerin hepsinin hikayenin bir yerinde bağlanması ile bir bütün film oluşturulmuştur. Filmin 18 bölümünün her başlığı o kısımda geçen absürt olayları açıklayıcı başlıklar olmuştur. Bazı kıs...

CİTİZEN X FİLM ANALİZİ

Resim
Citizen x, filmi gerçek hayatta Sovyetler Birliği’nde yaşamış olan Andrei Chikatilo adlı seri katilin hikayesini anlatır. Film gerçek hikayeyi anlatmasından kaynaklı yer yer belgesel niteliği taşıyan bir dram filmidir. Yönetmen Chris Gerolmo tarafından 1995 yılında gerçek bir hikaye sinemasal bir dille beyaz perdeye taşınmıştır. Hikaye 80’lerin Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti Birliği’nde geçer. Olaylar acemi bir adli tıp uzamanı olan Burakov’un, polislere bir ceset bulunduktan sonra o ormanı araştırma emri verdikten sonra başlar. Çünkü ormanda 8 farklı ceset daha bulurlar. Acemi bir adli tıp uzmanı olan Burakov, film boyunca savaşmak zorunda kalacağı komite ile ilk kez karşı karşıya geldiğinde olası bir seri katilden bahsettiğinde, umursanmaz ve hatta seri katil kavramı “ Batı’ya özgü yozlaşmış bir fenomen. “ şeklinde tanımlanır. Fakat komiteden Albay Fetisov durumun farkındalığına varır ve adli tıp uzmanı olan Burakov’a  yeni kurulacak katil şubesi açacağını ve onu ...

MÜNCHAUSEN SENDROMU

Sizlere ilginç bir psikolojik rahatsızlık getirdim. Münchausen Sendromu; bu hastalık ismini tanısını koyan Alman doktordan almıştır. Hastane çalışanlarında özellikle, hemşirelerde de sıkça görülmüştür. Tabi ki hastane çalışanları dışında da bir çok bireyde görülmüştür. İki şekli vardır. İlk olarak kahramanlık sendromu da diyebileceğimiz; insanın veya insanların hayatlarını bilerek riske soktuktan sonra onları kurtararak kahraman olma tutkusudur. Bu şekilde sendromdan muzdarip kişiler bir çok insanın hayatını ellerinden almışlardır. İkinci olarak da sürekli kendine zarar verip, kendini isteyerek hasta ettikten sonra dikkat çekme arzusuna denir. Her iki şekilde de ilgi çekme isteğini açıkça görürüz. Bu yüzden genellikle erken dönemde ilgi eksikliği çekmiş bireylerde görünme sıklığı daha fazladır. Örnek vermek gerekirse, bu sendromdan muzdarip bir hemşire, sendromun etkileriyle seri katil olmuş kişi Beverly Allitt'tir. Ölüm Meleği adı takılmıştır çünkü çalıştığı çocuk hastanesinde b...

İNSAN

Hayatın her anında ikilem, üçlem ya da daha fazlasıyla sıkça karşılaşıyoruz. Bu seçenekler arasında kendi seçimlerimiz adı altında bir şeye inandırılıyoruz, yaşadığımız ilk andan itibaren. İnsanın hiçbir zaman kendi seçimleri olan bir varlık olduğunu düşünmüyorum. Yönlendiriliyoruz, ister dış etkenler olsun ister iç etkenler olsun; her şekilde bir yönlendirme durumunun içine sokulan bir varlıktır insan. Dış etkenlere dur demenin daha zor olduğunu düşünülür ama bana kalırsa öyle değil.  İnsan denen varlık kendisine söz geçiremez, geçirebildiğini iddia ettiği durumda bile bunu yapamaz. İçsel nedenler tümüyle bedenini sarmadan kendini kandırmak zorunluluğunda bırakılır, bu da onun seçimi değildir. İç etkenlerle baş başa kalma sebebidir çoğu zaman dış etkenler. Buna karşı koyduğunu veya koyabileceğini zanneden zavallı insan, iç etkenlerle baş başa kalır.  Doğası gereği bu etkileşime bir tepki verir. Bu tepkileri bir çok sınıflandırmaya koymuştur, yine insan. Bunu da kendisi y...

SANA, SEN LAZIMSIN

Bir insanın yukarı çıkabilmesi için kaç defa dibi görmüş olması gerekir? Bunun net bir sonucu olamaz. Çünkü insanın içinde olduğu her olasılık, milyonlarca sonuç demektir.  Benim gerçekten dibe bata çıka birşeyleri farkına varmam, bir uzmanın ağzından duymuş olduğum "Kendine hiç iyi bakmamışsın. " lafı oldu. Bundan önce kaç defa battım çıktım bilmiyorum, saymadım. Saysaydım çıkamazdım zaten. Uzmanın ağzından kendime iyi bakmadığımı duymadan önce de kendime iyi bakmadığımı biliyordum. Peki neden şimdi anladım? Bu da iletişim öğelerinden, ikna edicilik unsuru. Bazı cümleler bazı zaman ve durumlarda söylense de umursanmaz daha doğrusu ikna edici olmaz. Şu an içinde bulunduğumuz zaman ve durum, bu cümleyi ilk defa ikna edici kıldı. Buna ikna olduğumda gözümden bir kaç damla pişmanlık göz yaşı geldi ama onları hemen sildim çünkü onlar bana yararı olmayan goz yaşlarıydı. Göz yaşlarımı sildim ve içine düşmüş olduğum durum ve zamandan nasıl bir an önce en az zararla kurtulabilirim...