25 OLMADAN
Yazıp yazıp siliyorum. Kim olduğumda kaç yaşında olduğum da o kadar gereksiz bilgiler ki, yazıya "Ben özge, 25 olmak üzereyim" cümlesiyle başlamaktan vazgeçtim. Gerçi bu yazıda okuyacak olduğunuz her şey gereksiz; sadece iç dünyasında bunalımda olan, 25 yaşına merdiven dayamış, halen bir baltaya sap olamamış aptal bir insanı okuyacaksınız.
Küçükken kendime hayalperest ucube derdim, o zaman da hayalperesttim şimdide öyleyim, O zaman da ucubeydim şimdide öyleyim. Anlayacağınız ben hale o aptal toy hayalperest ucubeyim. Değişen iki şey var birincisi yaşım, ikincisi kalbim daha kırık. Dolayısıyla tahamül seviyem yok denecek kadar az. Hem kendime hem insanlara... İnsanlardan kaçmak kolay da insanın kenden kaçması imkansız. Yirmi dört saat boyunca bu beden, bu zihin, bu kalple yaşamak zorundayım. Bu zaruriyet beni her geçen gün daha da yoruyor.
Ulan doğmak istiyor musun diye soran olmadı ama yaşarken sen ne yapacaksın diye bakan gözlerin haddi hesabı yok. Bilmenizi isterim, ani öfke çıkışları benim ruhumun bir parçasıdır. Hayatım boyunca yazmaktan başka bir şey düşünmedim. Filmleri severdim. Hayatım filmlerdeki gibi olsun isterdim çünkü hayatımdan hiç bir zaman memnun olmadım. Sürekli kalbimi kıracak biri ya da birileri vardı. İster arkadaş, ister aileden biri, ister sevgili... Kalbimi kırmaktan başka bir şey yapmadı insanlar. Şimdi ise neden bu kadar tahamülsüz olduğum sorgulanıyor. Ulan aynı hesap işte nasıl doğmak istiyor musun diye sormadınız, kalbin kırılır mı diye de sormadınız.
Bu hayalperest ucube yazdığı bir senaryo oynansın istiyor, yazdığı bir şey okunsun istiyor çünkü dinlenmeye umursanmaya muhtaç işte anlasanıza. En önemli detay ise 25 yaşına girmek üzere olduğu ve halen aynı ihtiyaçları olması. Sorun şu ki ne yazacak, ne konuşacak, ne de nefes alacak gücü kalmadı.