BENİM DIŞIMDA DÖNEN DÜNYA
Önceden sorsalar yaş sadece sayıdan ibaret derdim. Şimdi ise anılardan ve onların getirmiş olduğu duygu durumlarının toplamı diyorum. 1 Eylül 1999 gününden beri dünyada bu zihinle var olan biriyim, neredeyse 25 yaşındayım. Yaşama tutunmama yardımcı olan bir kedim var ve ona karşı yükümlülüklerimi zevkle yerine getiriyorum. O olmasaydı hayatım nasıl olurdu ya da olur muydu bilemiyorum...
Bu yaşıma kadar kendimi sürekli eksik, yetersiz ve bu dünyaya ait değilmiş gibi hissettim. Bu durum birkaç yılda bir tekrarlanıp duruyor. Dizlerimin üstünde yerin dibinde sürünerek yaşamaya çalışıyorum. Düzeliyor gibi oluyorum, güç topluyorum tam ayağa kalkamadan yine düşüyorum. Mutlu olmanın ne demek olduğunu bilmiyorum. Belki de bilmek istemiyorum. Biraz sevinçli hissettikten hemen sonra zihnim beni durduruyor. Ardından kötü hissedeceğim konusunda uyarıyor. Bu uyarı beni önceden içten içe uyarırdı. Şimdilerde ise kulaklarımı patlatırcasına çınlıyor.
Yaşım ilerledikçe hüzün yerini öfkeye bıraktı. Tabi ben dışarıya vurduğum öfkenin kendi içimden doğduğunun farkındaym. Sadece farkındalık yetseydi şu zamana kadar düzelmiş olurdum. Bu yaşıma kadar ne ilerleme ne iyileşme göremiyorum kendimde. Durum gittikçe kötüleşirken ben dışarıya sahte kahkahalar ve öfke atmaya devam ediyorum. Bütün gün odamda kendi iç sesimle boğulurken dışarıda dönen bir dünya var biliyorum, pek de umursadığım söylenemez. O dünya beni defalarca kez hayal kırıklığına uğrattı bende dünyayı; o yüzdendir ilişkimi kesmeye karar verdim. Böylesi huzurlu bir yöntem değil biliyorum ama şu an savaşacak gücüm yok.
Aslında yaşama tutunmam için doğumumdan beri bana şans verilmiş. Şöyle ki 1999 yılında yaşanan depremde annemin karnındaydım ve Yalova'da oturuyorlarmış. Deprem esnasında evin kapısı sıkışmış babam kolunu kırına kadar kapıyı açmaya uğraşmış, annem hamile haliyle camların üzerinde yürümüş. Sağ salim depremden kurtulduktan sonra doktor olan amcamın zoruyla annem Samsun'da kontrole götürülmüş. Orada anlaşıldığı üzere kordon boynuma dolanmış ve acil doğuma alınmış. Daha geç gitselermiş, yaşama imkanım yokmuş. Sonrasında çocukken bir çok kez ölümden döndüm. Bunlardan biri annemin beni camda havada yakalamsıdır. Diğeri ise okuldan erken çıktığımız bir vakit iki yabancı tarafınfan az daha kaçırılıyor olmamdır. Şu an aklıma gelen bunlar.
Peki bana bu kadar yaşama imkanı verilmişken ben neden yaşama isteğimi kaybettim, bu da içimde kendimle tartışmam gereken başka bir konu..
Yorumlar
Yorum Gönder