GERÇEKLER ACITIR

Eveeet başlayalım bakalım,
 Bu mecrada birkaç aya yakındır içsel yazılar yazıyorum ya da şöyle desek daha doğru olur; yazdığım yazılardan içime sinenleri paylaşıyorum. Hayatta ve hayatımdaki olup biten olaylara karşı nefretimi de kusuyorum, sevdiğim şeyleri de not almış oluyorum. Bir nevi günlük gibi ama daha üstü kapalı bir şekilde anlatıyorum. Önceki yazılarımdan farklı olacak şekilde; bu yazıyı daha açık cümleler ile yazmaya çalışacağım, cesaret edebilirsem de paylaşacağım. Neden cesaret edememe olasığının olduğunu sorarsanız da; hayatımda en çok utandığım şeyi tek gizleyebildiğim platformda bunu açıklayacağım.
Bir insan kendinden ne kadar çekinebilir. Ben en çok kendimden çekiniyorum.
Aynaları hiç sevmiyorum, daha doğrusu boy aynalarını sevmiyorum. Çünkü aynalar fazla gerçekçi ve bu beni fazlasıyla kırıyor. Evet, doğru okudunuz. GERÇEKLER BENİ ÇOK KIRIYOR. On sekiz yaşıma gelip, hatta on dokuzuma girmeme birkaç ay kalmışken; bu durumda olacağımı hiç tahmin edememiştim. Daha büyük hayallerim vardı. 
 Yaşım ilerledikçe aynalar olmadan bile gerçekleri her yerde görebildiğim için nefes aldığım her saniye kırgınım. Sadece gülüyorum ve sanırım başarıyorum. Çevremdeki insanlar beni şen şakrak biri olarak görüyor. Gülmeden, mutsuzluk hiç çekilmiyor; ne yapayım. Bazen katıla katıla gülüp aynı zamanda çeşme edasıyla ağlıyorum. Aynı anda ikisi nasıl oluyor; bunu da Hegel'in zıtlıklar teorisi açıklıyor. Ağlamak olmadan gülmek, gülmek olmadan ağlamak; olmaz.
 Bilinçaltım yine bana oyun oynadı. Asıl yazmak için yazmaya başladığım yazıyı içsel sözlerle doldurttu. Demek ki o cümleleri açık açık yazacak cesareti veremedim kalemime.
 Nasip olursa başka yazılarda görüşmek üzere.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

SİYASET VE POLİTİKA KAVRAMLARININ FARKI

FARKINDALIK

WERTHER İLE BULUŞMA