BOBBY FRANKS'İN CİNAYETİ: İKİ CANİ'NİN ÜSTÜN İNSAN KOMPLEKSİ
İki
sapkın zihnin bir araya gelmesiyle, iki kişilik, bir suç çetesi oluşuyor ve bu
14 yaşında geleceği oldukça parlak bir çocuk olan Bobby Franks’in hayatına
sebep oluyor. Daha da şaşırtıcı olan bu olayda adı geçecek olan, katilinden
kurbanına, herkesin üst tabaka sayılabilecek insanlardan oluşmasıdır.
1924’ün
21 Mayıs gününde 14 yaşındaki Bobby okuldan eve gelmesi gereken saati
geçirmişti bu yüzden annesi Bayan Franks hemen kocasına haber verdi ve ardından
Bobby’nin arkadaşlarının evlerini soruşturmaya başladı. Bay Frank çok varlıklı
ve meşgul bir iş adamı olmasına rağmen, tek oğlunun, pek de alışkanlığı olmayan
bu durum karşısında endişelenip evi olan Franks Konağına o akşam erken
dönmüştü. O akşam saat 9 civarı olmuştu ve Bobby eve gelmemişti ki Franks
Konağı’nın telefonu çaldı. Telefonu Bay Franks açmıştı ve karşı tarafta kendini
Bay Johnson olarak tanıtan biri oğullarını kendisinin kaçırdığını, yakın
zamanda tekrar iletişime geçeceğini belirtti. Bunun üzerine güçlü bağlantıları
olan endişeli baba Bay Franks üst düzey polislerle gizli bir görüşme yapmıştı.
Bu görüşmenin ertesi günü Franks Konağına Bay Johnson’dan daktilo ile yazılmış
bir fidye mektubu gelmişti. Polislerle yapılan görüşme her ne kadar gizli olsa
da o dönemler basın ve polis çok içli dışlı çalıştığı için bir şekilde bu kayıp
olayı bir muhabirin kulağına gitmişti ve Bobby’nin kaybolduğu gecesi ormanlık alanda
kimliği belirsiz bir erkek çocuk cesedi bulunması olayının üzerine çalışan
muhabir, aile ile iletişime geçmişti. Bay Franks o sırada fidye mektubundaki
talimatlara uygun hazırlık yapıyordu. Muhabirden gelen aramayı çok
umursamamasına rağmen Bayan Franks’in kardeşini cesedi teşhis etmek üzere morga
gönderdiler. Fidye mektubundaki gibi evin önüne gönderilen taksiye binecekken
Bobby’nin dayısından telefon gelmişti ve maalesef ceset Bobby’ye aitti. Bu
noktadan sonra artık çocuk kaçırılma olayı bir cinayete dönmüştü.
Bir
fabrika işçisi değirmendeki gece vardiyasından dönerken ormanlık alanda
Bobby’nin cesedini bulmuş ve hemen polise haber vermişti. Cesedin yanında özel
çerçeveli bir gözlük bulmuştu ve kurbana ait olduğunu düşünerek onu cesedin
üstüne koymuştu. Bobby’nin gözlük takmadığını öğrenen polisler bu gözlüklerin
katil ya da katillere ait olabileceğini düşünerek ilk olarak bu gözlükler
üzerine çalışsalar da bir sonuca varamayınca cesedin çıplak bulunmasından
dolayı bunun bir pedofili suçu olduğunu düşünmeye başlayıp Bobby’nin okulu olan
Harvard Kolejindeki öğretmenleri araştırmaya başladılar. Tüm öğretmenlerin
kendine göre mazeretleri vardı. Fakat öğrencilerle konuştuklarında o bölgeye
yeni taşınmış ve henüz öğretmenlik yapmaya başlamış İngilizce öğretmeninden
şüphelendiler çünkü söylentilere göre bu öğretmen bazı erkek öğrencilere cinsel
ilişki karşılığında para teklif etmişti. İngilizce öğretmenini uzun süre
sorgulamalarına rağmen, kendisi bu suçlamaları kesin bir dille reddetmişti. Bir
sonuca varamayan polisler bu sırada gözlük üzerine yapılan araştırmada ilerleme
kaydetmişti. Bir yandan da muhabirler bu olay üzerine çalışıyorlardı. Harvard
öğrencilerinden biriyle konuşan bir çocuk kaybolduğu sabah Bobby’i gri bir
araca binerken gördüğünü söyleyince de polisler gri bir aracı olan katili
aramaya yoğunlaşmışlardı. İngilizce öğretmeni üzerindeki tüm şüpheler o an
itibariyle düşmüştü çünkü kendisinin ne arabası vardı ne de Bobby’nin görüldüğü
sırada o civarlarda olduğunu gösteren bir kanıt vardı.
Gözlük
araştırmaları sonucu bu özel çerçevesinin o bölgede yalnızca üç kişide olduğu
anlaşıldı. Bir kişi Bobby kaybolduğu sırada şehir dışındaydı, diğer kişinin de
evde ailesiyle olduğuna dair kesin tanıkları vardı. Geriye bir kişi kalmıştı o
da Nathen Leopold adında saygın ve zengin bir ailenin 19 yaşındaki oğulları
olan bir doğa bilimi öğrencisiydi.
Polisler
Leopold’lerin büyük konaklarına onunla konuşmak için gittiklerinde bir şeyler
okuyordu. Cinayet günü neler yaptığını sorduklarında; Richard Loeb adında en
yakın arkadaşı olarak nitelendirdiği kişiyle yemek yemeye gittiklerini ardından
da parkta dolandıklarını söyledi. Hemen
peşinden “ucuz av” şeklinde nitelendirdiği iki hayat kadını
bulduklarını, onlarla vakit geçirip evlere dağıldıklarını söyledi. Polislerin
ilk dikkatini çeken Nathen’ın üstünmüşçesine net ve kesin tavrı olmuştu.
Ardından deliller içinde dikkat çeken ilk şey olan araba rengini sordular.
Kendisinin kırmızı son model oldukça gösterişli bir arabası vardı fakat
polislerin aradığı araba rengi gri bir arabaydı. Hemen peşinden gözlüklerini
sordular, buna da cevabı gözlüklerinin odasında olduğu yönündeydi. Polisler
gözlükleri görmek istediler, Nathen gözlüklerini bulamadı. Polisler olay
mahallindeki gözlükleri çıkardı. Nathen, kendi gözlüklerine çok benzediğini
hatta tıpa tıp aynı olduğunu nerede bulduklarını sorduğunda polisler durumu
açıkladı. Oldukça sakin kalan Nathen’ın tavrı yine dikkat çekmişti çünkü cinayet
lafını duyan her hangi biri bu kadar sakin kalmamalıydı. Nathen, gözlüklerini
sadece okumak için kullandığını bu yüzden yokluğunu fark etmediğini söylese de
polisler inanmamıştı çünkü onlar geldiğinde de okuma yapıyordu. Ayrıca okuduğu
mektubu inceleyen polis son derece müstehcen bir mektup olduğunu ve bunun
bahsettiği arkadaşı Richard’dan geldiğini fark etti. Bu kadar şüphe çeken
şeyden sonra Nathen ve Richard’ı merkeze getirdiler. İkisini ayrı ayrı sorgulasalar
da uzun süre ikisi de cinayet işlediklerini reddetmişti. Ayrıca Franks konağına
gönderilen mektubun üstündeki el yazısını incelemişler ve bu yazının Nathen’a
ait olduğunu da fark etmişlerdi. Polisler onları konuşturmak için daha çok
kanıta ve bilgiye ihtiyaç duyuyordu. Polislerin Nathen ve Richard’ı sorguda
tutabilecekleri son saatler yaklaşırken Richard’a ailesi şoförleriyle beraber
kıyafet göndermişlerdi. Polisler şoförle konuştuklarında başka bilgilere
ulaştılar. Şoför cinayet günü Nathen’ın kırmızı arabasının tüm gün onda
olduğunu söyledi. Bununla eş zamanlı olarak fidye mektubunun daktilo numarası
ile Nathen’ın daktilosunun numarasının uyuştuğu da anlaşılınca sorgu artık
polislerin üstünlüğünde ilerlemeye başlamıştı. İlk konuşan Richard olmuştu;
Nathen’ın her şeyi planladığını ve onun da sadece araba sürdüğünü söyledi bunu
duyan Nathen’da karşılık olarak Richard’ı suçlamıştı. Polisler bu ikilinin
ilişkisine dair daha derin bilgiler edinmek üzere çalışma başlattıklarında tüm
gerçeklere ulaşmışlardı.
Richard
hayatı boyunca dedektiflik hikayeleri okumuş ve onlara saplantılı bir şekilde
ilgiliydi. Nathen da Nietzsche hayranıydı ve onun “üstün insan” düşüncesinden
yola çıkarak kendinin de öyle olduğunu düşünüyordu. Richard üstün insan
olduklarını suç işleyerek kanıtlayabilecekleri yönünde Nathen’ı manipüle
etmişti ve ilk başlarda ufak tefek hırsızlıklar yapmışlardı. Richard suç
işlemenin zevkini aldıkça durdurulamaz bir hal almıştı ve Nathen’ı da yanına
alarak artık daha büyük kendine göre önemli bir suç işlemek istediğini
söylemişti. Bobby’nin okula gittiği saatlerde Richard ve Nathen da araba
kiralamış ve etrafta öldürebilecekleri bir kurban arıyorlardı. Richard, Bobby’nin
ikinci derecen kuzeni olduğu için onu tanıyordu ve arabayı süren Nathen’a onun
yanında durmasını söylemişti. Bobby ile kısa bir sohbetten sonra, Bobby’nin
tenis merakını bilen Richard yeni bir tenis raket takımı aldığını ve ona
göstermek istediğini söyledi. Zaten Bobby Richard’ı tanışığı için hiç şüphe
etmeden arabaya bindi ve o andan itibaren Richard, 14 yaşında bir çocuk olan
Bobby’i arka koltuğa çekmişti. Ardından ağzına bir bez parçası koyup kafasına
demir bir sopayla vurmaya başladı. Bobby öyle çok darbe almıştı ki, orada
kafatası darbesinden ve nefessizlikten can vermişti. Tüm bunlar olurken Nathen
arabayı sürmeye devam ediyordu. Richard cesetten kurtulmaları gerektiğini
söylediğinde arabayı sıkça gezinti yaptığı ormanlık alana götürmüştü. Bobby’nin
tüm kıyafetlerini çıkardıktan sonra yüzünü tanınmaması için asit dökmeye
kalktılar fakat yüzü hala tanınır haldeydi. Bobby’nin cansız bedenini oracıkta
bırakıp arabayla bir şeyler yemeye ardından da “ucuz av” dedikleri hayat
kadınlarıyla vakit geçirmeye gitmişlerdi.
Tüm
bunlar artık su yüzüne çıktıktan sonra ikisi de müebbet hapse mahkum edildi.
Richard 1936 yılında hücre arkadaşına cinsel ilişki teklifinde bulunması
sonucunda saldırıya uğradı ve 30 yaşında hayatını kaybetti. Nathen ise 1951 de
aftan yararlandı ve belirli bir ücret karşılığında 46 yaşında hapisten çıktı.
Hayatının geri kalanını bir sosyal hizmet görevlisiyle evli olarak sakin bir
kasabada geçirdi. O da 1971 yılında kalp krizi geçirmesinin neticesinde
hayatını kaybetti.
Bobby’i
henüz 14 yaşında onu parlak bir gelecek beklerken katleden bu iki katil her
şeye sahipti; iyi bir aile, iyi bir eğitim ve çokça para… Bunların yanı sıra
sapkın zihinleri tüm hepsine sebep oldu ve en önemlisi de 14 yaşında masum bir
çocuğun hayatına sebep oldu. "Bu ikili yakalanmasaydı yeniden suç işler miydi?" diye
düşünmeden edemedim. Bana kalırsa kesinlikle işlerlerdi ve her katilin düştüğü
ego yanılgısına mutlaka düşerlerdi çünkü onlar üstün insan olduklarına inanan
ve bunu kanıtlamak için her şeyi yapabilecek iki sapkın insanlardı.
Yorumlar
Yorum Gönder