CİNAYET

 

Cinayet olayları 10’lu yaşlarımın başından beri okuduğum, takip ettiğim ve izlediğim bir konudur. Ülkemizin gündeminde Aylin Sözer’in canice öldürülmesi varken cinayet konusunda bir yazı yazmak istedim.

Aylin Sözer bundan bir yıl kadar önce şiddet konusunda konuşmak üzere televizyonda programa katılmış, sosyal hizmet görevlisi ve öğretim üyesi… Bu konuda fikri ve bilgisi olan insanlar bile kurban olabiliyor. Çünkü cinayet denilen olay toplumsal ve evrenseldir. Bu olayın psikolojik, sosyolojik, kriminolojik ve hukuki bir arkası vardır.

Cinayet, genel anlamıyla “bir canlının canını almak” şeklinde tanımlanabilir. Psikolojik arkası ise güç meselesine dayanır. Bir insan kendi gerekçesiyle kendisinin kurbanından üstün olduğunu düşünerek bu eylemde bulunur. O yüzdendir ki seri katiller dünyada en korunmasız varlıklar olan hayvanlardan öldürmeye başlarlar. Dünyanın çoğu yerine baktığımızda da hayvanlara zarar vermenin gerçekten caydırıcı bir cezasını göremiyoruz. Ceza almayıp caydırılmayan katiller bu sefer daha kendilerine güvenli bir şekilde öldürme eylemine devam ediyorlar. Bu sefer sıra güçsüz gördükleri insanlara geliyor.

Cinayet olayı toplumsal bir olaydır; ister kadın olun ister erkek hiç fark etmeksizin herkesin karşılaşma olasılığının olduğu bir durum. Bu yaşıma kadar okuduğum izlediğim olaylarda kurban olarak karşıma çıkan kişinin katili tarafından aşağılanacak, yok edilecek kadar güçsüz görülmesi gerçeğinin ilk zamanlardan beri de farkındayım. Ülkemiz ataerkil bir toplum olduğundan kaynaklı güçsüz olarak görülen taraf genel olarak kadınlar. Bu yüzden de kadın cinayetleri adında ayrı bir toplumsal başlığımız var. Bu olay erkeklerin başına gelmiyor mu? Geliyor ama onlar da güçsüz görüldükleri için kurban giden taraf oluyor. Bana kalırsa erkek simgesi de toplumumuz da güç anlamına geldiği için erkek cinayetleri adı altında ayrı bir başlığımız bulunmuyor. Yanlış algı tam da burada başlıyor. Güç bir cinsiyete biçilmesi gereken  kaftan değildir. Her insanın sahip olması gereken bir durumdur. Cinayetlerin tek sebebi aşk, eski sevgili, eski eş değildir; arkadaşlar arasında işlenen cinayetler, aile arasında işlenen cinayetler ve daha bir çok alana sahiptir.

Sonuç olarak bir insanın hayatında uygulaması gereken ilk kural; güçlü durmaktır. İster kadın olun ister erkek; tanıştığınız, vakit geçirdiğiniz insanlara güçlü yanınızı gösterin. Bu insan ister ailenizden olsun ister arkadaşınız ister sevgiliniz olsun ister eşiniz hiç fark etmez. Karşınızdaki insanın sizi öldürebilecek kadar güçsüz görmesi durumuna izin vermeyin. Bu anlattıklarım cinayetin bireyler boyutunda ele alınmış haliydi. Peki toplumsal olarak bunun önüne nasıl geçilebilir? Yazının başından beri bahsettiğim gibi bu bir güç meselesi, öldürme iç güdüsü olan birey genel olarak güçsüz ve savunmasız varlıklardan başlayarak bu eylemi gerçekleştiriyor. Bu konuda kendimce önerim önce hayvanlara verilen zararın caydırıcı olmasıdır. O toplumda kimler, hangi canlar savunmasız gözüküyorsa sırasıyla onlara zarar vermenin cezası caydırıcı olabilir. Örneğin seri katillerin çoğu sokakta yaşayan, toplumca benimsenmemiş bireylerden başlayarak öldürme eyleminde bulunuyorlar. Bu yüzden de toplum kurbanı soruşturmuyor, merak etmiyor ya da fark etmiyor. Cinayet eyleminde bulunan katil de eylemine devam ediyor. Bu zincirleme şekilde ilerleyen, büyüyen toplumsal bir gerçektir. Önüne geçilmediği takdirde toplumdaki her birey kurban olabilme olasılığını da taşıyacaktır.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

SİYASET VE POLİTİKA KAVRAMLARININ FARKI

FARKINDALIK

WERTHER İLE BULUŞMA