Kayıtlar

2024 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

FARKINDALIK

  Bugün temmuz ayının son günü başıma gelmesinden korktuğum bir şey yaşadım. Beni uzun bir yasa sürükleyen ayrılığın karşı tarafı bana kendini, kendi çabasıyla hatırlatmaya çalıştı. Benim aklımdan geçen ilk şey hemen önüne bariyer çekmek oldu ve çektim de. Yanımda olmayı hak etmeyen insanlara aklımda yer vermeme kararımın arkasında durdum. Şu an o kişinin tanıdığı zihniyetimden oldukça uzakta yaşıyorum. Sadece sevmiyorum canım istemiyor, önemsemiyorum gerek duymuyorum, yaklaşmaya çalışıyorlar uzaklaştırıyorum çünkü artık insan sevgimi olabildiğince aza indirgedim. Kendimle uğraşıyorum, bu yeterince yorucuyken insanlarla uğraşamam. Hepsi hayal kırıklığının vücut bulmuş hali; kendimi dahil öyle görüyorum. Günün sonunda bende elbet birinin hayal kırıklığı olmuş olabilirim çünkü insanım. Dinde ceza olarak dünyaya gönderilen Adem ve Havva hikayesi gerçekten gerçekliğini sorgulamadığım tek dini mevzu olabilir. Dünya üzerinde insan olarak var olmak cezadan başka bir şey olamaz, yaşam il...

BAZEN

  Bazen bir yabancıdan gelen mesaj bile seni düşündürmeye yeter. Bir zamanlar hevesle başladığın senaryo dersinden yüz tanışıklığı olan biri, nasılsın, diye sorar. Sen günlerdir mesaj almayan biri olarak duygulanırsın. Nasılsın sorusuna iyiyim, diye cevap vermek; adettendir aslında iyi olmasan bile… Bazen karşı taraf sadece yüz tanışıklığı olan bir yabancıdır, ona bile içindekileri haykırmak istersin ama yapamazsın çünkü boğazındaki düğüm buna izin vermez. Bu sadece o kişiye değil, herkese karşı yaşadığın bir durumken şu an o kişiden yabancı diye bahsetmeli miyim diye düşünürsün? Çünkü en yakınındakiler bile uzun zamandır nasıl olduğunu sormamıştı. O kişinin de nasıl olduğunu merak ettiğinden değil belki de ama sevgiye, ilgiye, anlaşılmaya aç tarafın bir an için seni merak ettiği için sorduğunu düşündürür. İşte bazen sadece umut edersin nedenine sonucuna bakmadan sadece öyle düşünmek istersin. Çoğu zaman istemek ve umut etmek yetersiz olsa da, bazen sadece istersin…

BENİM DIŞIMDA DÖNEN DÜNYA

 Önceden sorsalar yaş sadece sayıdan ibaret derdim. Şimdi ise anılardan ve onların getirmiş olduğu duygu durumlarının toplamı diyorum. 1 Eylül 1999 gününden beri dünyada bu zihinle var olan biriyim, neredeyse 25 yaşındayım. Yaşama tutunmama yardımcı olan bir kedim var ve ona karşı yükümlülüklerimi zevkle yerine getiriyorum. O olmasaydı hayatım nasıl olurdu ya da olur muydu bilemiyorum...  Bu yaşıma kadar kendimi sürekli eksik, yetersiz ve bu dünyaya ait değilmiş gibi hissettim. Bu durum birkaç yılda bir tekrarlanıp duruyor. Dizlerimin üstünde yerin dibinde sürünerek yaşamaya çalışıyorum. Düzeliyor gibi oluyorum, güç topluyorum tam ayağa kalkamadan yine düşüyorum. Mutlu olmanın ne demek olduğunu bilmiyorum. Belki de bilmek istemiyorum. Biraz sevinçli hissettikten hemen sonra zihnim beni durduruyor. Ardından kötü hissedeceğim konusunda uyarıyor. Bu uyarı beni önceden içten içe uyarırdı. Şimdilerde ise kulaklarımı patlatırcasına çınlıyor.  Yaşım ilerledikçe hüzün yerini öfke...

25 OLMADAN

Yazıp yazıp siliyorum. Kim olduğumda kaç yaşında olduğum da o kadar gereksiz bilgiler ki, yazıya "Ben özge, 25 olmak üzereyim" cümlesiyle başlamaktan vazgeçtim. Gerçi bu yazıda okuyacak olduğunuz her şey gereksiz; sadece iç dünyasında bunalımda olan, 25 yaşına merdiven dayamış, halen bir baltaya sap olamamış aptal bir insanı okuyacaksınız.  Küçükken kendime hayalperest ucube derdim, o zaman da hayalperesttim şimdide öyleyim, O zaman da ucubeydim şimdide öyleyim. Anlayacağınız ben hale o aptal toy hayalperest ucubeyim. Değişen iki şey var birincisi yaşım, ikincisi kalbim daha kırık. Dolayısıyla tahamül seviyem yok denecek kadar az. Hem kendime hem insanlara... İnsanlardan kaçmak kolay da insanın kenden kaçması imkansız. Yirmi dört saat boyunca bu beden, bu zihin, bu kalple yaşamak zorundayım. Bu zaruriyet beni her geçen gün daha da yoruyor. Ulan doğmak istiyor musun diye soran olmadı ama yaşarken sen ne yapacaksın diye bakan gözlerin haddi hesabı yok. Bilmenizi isterim, ani öf...