DENİZ İLE BİR GÜN...
Uzun zamandır pek bir şey yazmak gelmiyordu içimden. Bu gece yine uğradı duygu yüklü göz yaşları. İçinde bulunduğum ve bulunmadığım bir çok duygunun ortasında hissettim kendimi.
Yaşamadığım duyguların korkuları sardı dört bir tarafımı. Yaşadığım duyguların da burukluğunu tekrar hissettim kalbimde.
Hafta sonlarını bilirsiniz nereye giderseniz gidin çok kalabalık olur. Ben de kalabalıktan dolayı hafta sonları dışarı çıkmaktan pek hoşlanmasam da bugün ansızın bir karar ile dışarı çıktım. Havanın da güzelliğinden yararlanıp, uzun zamandır yapmadığım bir şey yaptım. Deniz turuna katıldım. Teknenin en uç köşesinde kimsenin olmadığı yerde yaklaşık bir saat deniz ile dertleştim. Ben anlattıkça o daha da dalgalandı. Anlattıklarımdan çok etkilenmiş olsa gerek, bir ara tekneyi sağa sola sallayıp durdu. Ona yaşamadığım duyguların korkularını ve yaşadığım duyguların burukluğunu anlattım. Uçsuz bucaksız bir denize göre çok da ufak bir dünyam var ama yine de o beni anlıyor, biliyorum. Konuşmanın sonlarına doğru benden sıkıldığı için benim bulunduğum yerden güneşi aldı götürdü. Rüzgarın da etkisiyle üşüdüğüm için insanların olduğu yere gidip, onları izlemeye başladım.
Bazıları sevgilisiyle, bazıları arkadaşlarıyla, bazıları ise ailesiyle gelmiş. Benim gibi tek gelen kimse yoktu, çok garip. Gözüme denizi izlemek isteyen küçük bir çocuk takıldı. Ayakta bir vaziyette, babası onu arkadan tutarken denize büyük bir hayranlıkla bakıyordu. O an aklıma kendi küçüklüğüm geldi. Bende aynı pozisyonda hep denizi izlerdim, ama artık tek başıma arkamda beni kimse tutmadan izleyebiliyordum. O an bende istedim biri beni arkamdan tutsun "Denize atlasam mı?" sorusunu kafamdan atacak her hangi biri olsun arkamda. Küçükken de şimdi de aynı sorunun aklımda uyanması ortak noktaydı, iki durum arasındaki fark ise; artık denizin o hırçın dalgalarına kendimi bırakıp, bırakmamak konusunda özgürdüm.
Yorumlar
Yorum Gönder