Der Goldene Handschuh; Altın Eldiven Film İncelemesi
Altın Eldiven, umutsuz karakterlerin birleşimi olan karanlık havaya sahip bir dönem filmi olmasının yanı sıra gerçek hikayeden uyarlanarak yapılmış olan bu film gerçekçi yaklaşımıyla hassasiyeti olan izleyicileri rahatsız edebilecek sahneleri olan 2019 yapımı bir gerilim filmidir. Filmin yönetmenliğini ve yapımcılığını Türk asıllı Fatih Akın üstlenmiştir. Film 70’lerin Almanya’sında yaşamış olan seri katil Fritz Honka’yı anlatmaktadır.
Filmin
başlangıcı sanat filmi mantığı ile özelden genele yapılmıştır. İlk sahne 1970
yılında Honka’nın ilk cinayetinin gecesiyle başlamaktadır. İlk işlediği
cinayetinde ceset parçalarını halka açık bir yere bırakmıştır ve ceset
parçaları ertesi gün haberlere konu olmuştur. Bu yüzden bundan sonra işlediği
diğer cinayetlerde cesetleri parçalayıp evinde bir yere atmıştır.
Bahsi geçen seri katil Fritz Honka’nın karakterinden kısaca bahsetmek gerekirse, Yunan göçmenleriyle aynı apartmanda çatı katında yalnız yaşayan asosyal bir adamdır. Tek sosyalliği Altın Eldiven adlı barda akşamları içmeye gitmesidir. Burada onun gibi umutsuz birçoğu evsiz insanlar takılmaktadır. Honka, bir alkoliktir ve insanların aşağılamasıyla hayatını geçiren erkeklik problemlerinden kaynaklı öfke sorunu olan biridir. Bu eksikliği onun gibi Altın Eldiven adlı barda takılan yalnız, evsiz ve alkolik yaşlı kadınlar ile gidermeye çalışmaktadır.
Film
ilk cinayetin ardından yıl olarak 1974 yılına geçer. Filmde ara sıra lise
öğrencileri olan Willi ve Petra gösterilir. Honka, genç ve güzel olan Petra’yı görmüş
ve ona hayran kalmıştır. Hastalıklı iç dünyasında Petra onun en büyük hayali
haline gelir. Bu hayale ulaşacakken filmin sonunda olanlar ise bir seyirci için
oldukça iç rahatlatıcı olacaktır.
Filmin
bir yerinde Honka alkolik durumundan kurtulup, iyi bir işe girmeye karar verir.
Bunu bir süreliğine başarsa da bir noktada gece bekçisi olarak çalışmaya
başladığı yerde Helga adlı bir kadın ve kocasıyla dostluk kurar. Onların
teklifi üzerine alkole tekrar dönen Honka, Helga’ya saldırır. Neyse ki elinden
kurtulmayı başaran kadın kendini kurtarsa da Honka’nın içindeki canavar yeniden
canlanmıştır.
Honka
filmin sonunda eski yaşantısına döner ve bardan aynı şekilde umutsuz, evsiz ve
yaşlı bir kadın bulur. Bu kadını yine içki bahanesiyle evine getirir. Bu kadın
diğer kadınlardan farklıdır. Honka’ya karşı koymaya çalışır fakat Honka’nın
hastalıklı öfkesinin kurbanı olur. Onun da sonu diğer kadınlar gibi Honka’nın
evinin ceset koyduğu yeri olur.
Filmin sonunda filmin başından beri ara ara gördüğümüz Willi ve Petra ikilisi Altın Eldiven barına gelir. Honka hayallerindeki kızı barda görünce onu takip eder. Amacına giden noktada evinin önünden geçerken yangın çıktığını fark eder. Yangın sönse de şans eseri devlet görevlileri onun evinde ceset parçalarına ulaşır ve bu hastalıklı adam yakalanır.
Filmi teknik açıdan incelediğimizde en etkili noktası oyunculukların başarısı ve sanat ekibinin başarılı dekor, kostüm işi oluyor. Sahnelere gerçeklik katması için kullanılan kamera açıları da izleyiciyi adeta bir dikizci gibi hissettirip sahnenin içinde olayları izliyormuş hissi veriyor. Oyuncunun ara sıra kamera ile göz göze gelmesi de izleyiciyi en çok geren kısım olsa gerek.
Filmin
incelemesinde son bir cümle kuracak olsam şunları söylerdim; uzun zamandır bir seri katilin iç dünyasına inebilen böylesine gerçekçi bir film izlememiştim. J
Yorumlar
Yorum Gönder