THE ROCKY HORROR PİCTURE SHOW; TİYATRAL BİR MÜZİKAL SİNEMA

 


Benim müzikallerle tanışmam çocukluğuma dayanır. Disney Channel kanalını izleyen bir çocuk olarak High School Musical serisini izlemiştim. O zamanlardan itibaren müzikaller benim film zevkim içine dahil oldu. Yakın zamanlarda birinin tavsiyesiyle de şimdi yazacağım müzikal ve korku türüne dahil film olan; The Rocky Horror Picture Show adlı yapımı izledim ve bu filme neden daha önce denk gelmediğimi sorguladım.

The Rocky Horror Picture Show, 1970’lerde çıkmış olduğunu öğrenmeden zaten tahmin edilebilir bir yapım. 1975 yılında gösterime sunulmuş olan film, 70’lerin özgürlükçü ruhunu yansıtan bir hikayeye sahip. Film yayınlanmadan bir yıl kadar önce filmde de Riff Raff karakterini canlandıran Richard O’brien tarafından yazılmış bir müzikal oyun. Tiyatroda oldukça ilgi görmüş olmalı ki filmi de bir yıl arayla beyaz perdeye taşınmış. Yönetmeni Jim Sharman aynı zamanda bir tiyatro yönetmeni ve bunu filmde anlamak çok da zor değil. Eğer bir müzikal tiyatro filme uyarlanacaksa bu yine bir tiyatrocu tarafından yapılmalıdır çünkü tiyatro ile çok da alakası olmayan bir yönetmen, hikayeyi fazla sinematik hale getirebilirdi. Bana kalırsa bu filmin de etkileyici yanlarından biri tiyatrodan tam kopamamış bir sinema filmi olması.


Film, Transilvanya evreninin Transseksüel gezegeninden dünyaya hizmetkarlarıyla gelmiş olan Frank N. Furter adlı bir Trans kadının hikayesini anlatmaktadır. Türünün müzikal olduğunu giriş jenariğinden anlamak mümkün. Bir de korku türüne girdiği yazsa da ben pek korku türünün bu filme kılıf olabileceğini çok düşünmedim, korkudan ziyade komedi türüne bile girebilir. Frank N. Furter’ın şarkısıyla açılan film diğer karakterler olan Janet ve Brad’e geliyor. Nişanlı olan bu çift arabaları bozulunca Frank N. Furter’ın şatosuna denk geliyor. Onlara kapıyı açan karakter sadık hizmetkar Riff Raff oluyor. Bu şatoya girmeyi kabul eden nişanlı çift bu noktadan sonra kendilerini pek de dünyalı olmayan yaratıkların evinde buluyor. Brad ve Janet sıradan, dindar vatandaşlar olarak bu şatoda bir çok tabularıyla karşı karşıya gelip; bu tabuları istekli ya da isteksiz kırmak durumunda kalıyorlar.

Filmin sonuna gelindiğinde Brad ve Janet farklı bireyler haline geliyor. Frank N. Furter’ın ise bu neşeli karakterinin altında yatan garip hüzünlerini, tutkularını görüyoruz. Drag Queen geleneğini güzel bir hikayeyle sunan  müzikal film olduğunu söylemek mümkün.


 Film ile ilgili teknik olarak söylenebilecek şey izlerken filmden ziyade bir tiyatro izliyormuş hissiyatı vermesi; oyunculuklar, uzun planlar; oldukça tiyatral. Filmi izlemeye başladığımız andan itibaren şarkılarla filmin adeta su gibi aktığını hissettiren bir yapım. Bir de kostüm ve mekan tasarımından bahsetmeden olmaz diye düşünüyorum. Hikayesinin içerisine izleyiciyi rahatlıkla çeken kostüm ve mekan tasarımına sahip, izlemesi keyifli bir film.



Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

SİYASET VE POLİTİKA KAVRAMLARININ FARKI

FARKINDALIK

WERTHER İLE BULUŞMA