Kayıtlar

Temmuz, 2020 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

SÖYLENMEYEN SÖZLER

Bu yazıda söylemediğim bir iki sözden bahsetmek istiyorum. İlerde söyler miyim, bilmiyorum. Sadece bunlarla yaşamaktan yorulduğum için yazıyorum.  Ben birine çok kırgınım, mantıksal baktığımızda kırılmaya hakkım yok. Bunun nedeni de bana öyle bir hak tanımaması. Doğal olarak gönlünün istemediği birine bu hakkı tanımazsın. Artık sürekli düşünmesem de aklıma geldiği vakitlerde, beni sevseydi ne olurdu, diye sorguluyorum.  Garip, özlüyorum. Benim çabamla zoraki yan yana geldiğimiz zamanları bile özlüyorum. Kaçamak bir şekilde onu izlediğim zamanları özlüyorum. Onu rehin alıp lafa tuttuğum zamanları özlüyorum. Bunları özlemek beni gurursuz biri yapıyor, belki de. Gönül işinde tek taraflı çabayla bir şeyler yaşamaya çalışınca aşka inanasım gelmiyor. Ama garip bir şekilde hâlâ inanıyorum; aşk denilen aşırı sevgi durumuna. Bunun yanında sevilmemek diye bir durum da var ve ben bunu çok iyi biliyorum. Sevmeyi biliyorum ama bunu nasıl yaşayacağımı bilemiyorum.  Beni sevmediği için ...

DİYET GÜNLÜĞÜM; İÇTEN ŞÜKÜR EDEBİLMEK

Merhabalar, Dün hayatımda ilk kez başardığım bir şeyden bahsetmek istiyorum.  İnsan hayatında sıradan bir zamanda "şükürler olsun" diyebilir. Peki bunu ne kadar içten söyleyebiliyoruz? Ben hayatım boyunca hiç içten bir şekilde kurmamıştım bu cümleyi, Dün akşama kadar. Dün akşam balkonda otururken öylece ağzımdan çıktı. Tek başıma oturup martıları izlerken bir anda "şükürler olsun" dedim. Bir iki saniye sonra şaşırdım çünkü bunu gerçekten içten bir şekilde söyledim.  İzlediğim martıları düşündüm. Martılara ya da kuşlara bakıp her insan uçabilmeyi hayal etmiştir. Peki kuşlar memnun mu bu durumdan? diye düşündüm. Belki de memnun değiller. Onlar da insanlar gibi yürümek istiyor olabilir ya da uçan canlı olmayı değil uçan canlıları izleyen taraf olmak istiyorlar. Canlı dediğimiz varlıklar hep kendinde olmayanı istemez mi zaten? Bu yüzden içten bir şekilde şükür edemeyiz, diye düşündüm.  Şunu da fark ettim ki mutluyum, memnunum ve yaşam enerjim, heyecanım oldukça ...

DİYET GÜNLÜĞÜM; ARTIK OBEZ DEĞİLİM!

Merhabalar, Yaklaşık bir yıl önce 113 kilo olarak başladığım diyet yolculuğumda, dün gece artık obez olmadığımı öğrendim. Bu yola aşırı obez sınıfında başlamıştım ve artık obez sınıfında değilim. Diyetisyenimin ölçümlerine göre vücudumu oranladığımızda 80 kilonun altına düşünce obez sınıfından kurtulmuş olacağımı öğrenmiştim.  Önce 100'ün altına, sonra 90'ın altına, peşinden 80'in altına düştüm. 70'li kiloları en son ne zaman görmüştüm onu bile hatırlamıyorum. Artık 70'li kilolardayım ve en kısa zamanda 60'ları da göreceğime inanıyorum. Diyetisyenimin dediğine göre 62-65 arası benim ideal kilom, bu başaracağıma inancım tam.  Uzun süre hiç bir şey başaramayacağıma inanarak yaşadım. Artık böyle düşünmüyorum. İstediğim her şeyi başarabilirim. Bu yolda yavaş yavaş kendimi keşfederek hayata atılıyorum. Kendimi geleceğime hazırlıyorum. Güzel bir geleceğin beni beklediğine inanıyorum.  Herkese sağlıklı günler, aman yediklerinize ve düşündüklerinize dikkat edin...

MARİLYN SHEPPARD'IN ÇÖZÜME ULAŞMAMIŞ CİNAYETİ

Resim
Çözülememiş cinayetler hep ilgimi çekmiş aynı zamanda yüreğimi burkmuştur. Bu yazıda da çözülemediği için oldukça ilginç ve hüzünlü bir cinayet olayından bahsedeceğim. İşte Marilyn Sheppard’ın 1950’lerden beri dünya medyasında yankı uyandırmış, cinayet olayı. Marilyn Sheppard, 1945 yılında Sam Sheppard ile evlendi. Öldürüldüğü sırada 31 yaşında genç bir kadın olmasının yanı sıra 7 yaşında olan Samuel’in ve henüz doğmamış çocuğuna hamile bir anneydi. 1954 yılının 4 Haziran gününde eşi Sam Sheppard evlerinin yakınındaki nehrin kenarında baygın halde bulundu. O ise evdeki yatağında kanlar içinde ölü bir şekilde bulundu. 7 yaşındaki oğlu ise olanlardan habersiz yatağında uyuyordu. Sam Sheppard boynu ve dişleri kırık olduğu için hastaneye kaldırıldı. Polisler cinayet mahalline gelmeden önce sabah saatlerinde cinayeti duyan komşular eve gelmiş, cinayet mahallini çoktan bozmuşlardı. Ki bu durum cinayet olayının çözülmesine ket vuran önemli bir detaydır. Polisler cinayetin işlendiğ...

DİYET GÜNLÜĞÜM; KENDİNİ GİZLEMEK

Merhabalar, Bu sefer diyet günlüğümde eskiden çok sık yaptığım bir şeyden bahsetmek istiyorum; kendini gizlemek. Bunun bir çok yolu var, bende bu yolların hepsini biliyorum. Zamanında beni mutlu ettiklerini zannederdim. Kendini gizlemenin ilk adımı giydiklerim konusundaydı. Kış mevsiminde giydiklerimi sıralıyorum, hazırsanız başlıyorum. Üstüme sırasıyla atlet, kısa kollu, uzun kollu bir kazak, kapşonlu, uzun bir mont. O uzun montu 5 yıldır giyiyorum, bu kış onu giymemeyi umut ediyorum. Ben üşüdüğümü söyler bu yüzden bunları giydiğimi iddia ederdim. Tek bir amacım vardı, kendimi gizlemek. Alttan giydiklerimi saydığımda daha da şaşıracaksınız. Tayt, eşofman ve onların üstüne pantolon. Üç kat çorap giydiğimi de söylemeden edemeyeceğim. Giyimim kışları bu şekildeyken yazları da pek farklı değildi. Dışarı asla kısa bir şeyle çıkmaz mutlaka uzun pantolon, oldukça uzun olan kısa kollu tişörtleri tercih  ederdim. Yazın muğla da olmama rağmen bunları giyerdim. Gittiğimizde de pek dış...

DİYET GÜNLÜĞÜM; KENDİMİ VE YAŞAMAYI SEVİYORUM!!!

Merhabalar, Bugün aşırı mutlu bir yazı yazıyorum. Yazarken mutluluktan ağlıyor ve kendimle gurur duyuyorum.  Bugün diyetisyene gittim ve on iki gün de beş buçuk kilo verdiğimi öğrendim. Şu an 81.8 kiloyum, eylül ayında doğum günümde giymek istediğim çiçekli pembe elbiseme gün geçtikçe yaklaşıyorum. Bu beni aşırı mutlu ediyor. Diyet benim bir parçam olmaya devam ettikçe hayata daha da bağlanıyor ve kendimi bir birey gibi hissediyorum. Bu hayatın bir parçası olduğum için mutluyum, yaşıyor olduğum için mutluyum. Kilo vermek benim bu hayatta verdiğim en iyi karar. Buna devam etmek için verdiğim çaba da hayatımda verdiğim en yararlı çaba.  Kendim olmayı, kendine güvenmeyi hayatım boyunca tatmak istedim ve bu yönde kararlar verip, çaba gösterdim. Çabalarım meyvesini veriyor. Bu beni oldukça umutlu biri yapıyor. Mutluluktan ağlamayı da seviyorum çünkü bu benim hâlâ umudum olduğunu ve yaşamaya devam ettiğimin kanıtı.  Böylesine mutlu bir yazıyı çok güzel bir cümleyle...

FARKINDALIK VE VAZGEÇMEK ÜZERİNE

Merhabalar, Uzun zamandır böyle bir yazı yazmayı hayal etmiştim. Nasıl bir yazı mı? Vazgeçiş ve farkındalık içeren bir yazı. Duygularını oldukça uç noktalarda yaşayan biri olarak insanlarla arkadaşlık ya da arkadaşlıktan öte ilişkiler konusunda kafam rahat olmadı ayrıca kendi içimde kendimle yaşadığım ilişkiyi kabullenmek de kolay olmadı. Yaşımın ilerlediğini ve artık kendi ayaklarımın üzerinde durmam gereken yaşlara yaklaşırken bu durumun böyle devam etmesinin beni yıpratacağını hatta yaşadığım ömrü bile kısaltacağını düşünürsek, duygularımı uçlarda yaşama durumunu törpülemem gerektiğini anladım. Bu durumu törpüleme yolunda demolize olmamak adına zihnimden uzak tutmam gereken insanlar ve mevzular olduğuna kanaat getirdim.  İlk önce kendinle barışma mevzusuna değinmek isterim. Hiçbir zaman kendimle barışık biri olmadım. Sürekli kendimde açık aradım ve hiç kendimden memnun olmadım. İnsanların beni takdir ettiği durumlarda bile kendimde açık aradım, buldum da. Bu huyumu bir ken...

DİYET GÜNLÜĞÜM; HAYATTA TUTAN DİYET

İkinci diyet randevuma üç gün kaldı. Evde tartıldım çünkü kilomu merak ediyordum. 86.4 kilodan 84 kiloya düşmüşüm. Çok mutlu oldum, kilo verme konusu şu an hayatımda yolunda giden tek mevzu. Beni hayatta tutan şey, yolunda giden diyetim. Hedefim olan kiloya düşene kadar bu kararlılığımın devam etmesini yürekten istiyorum. Yürekten istemek, başarmanın ilk adımı ve bu adımı halledebilmiş biri olarak dış mevzuların önüme taş koymasına izin vermemem gerekiyor. Bunu başarabilmek de baya efor gerektiriyor. Bu konu için efor sarf ederken, yenik düşmesem de çok sık enerji düşüklüğü yaşıyorum. Buna da alışacağım. Her şeye alıştığım gibi buna da alışacağım ve hedefime ulaştığım da mutlu olacağım, mutlu olacağım günü iple çekiyorum. 

HAYATIN ANLAMI

Çocukken sözlük okumayı çok severdim. Sözlük denen yapıda hayatımızda kullandığımız kelimelerin anlamları vardı. Hayatı anlamlandırmaya çalışırken bana yardımcı olabileceğini düşünürdüm. Dünyada birşeyleri anlamlandırırken kelimelere başvurduğumuz için kelimelerin anlamları yoluyla hayata bir anlam verebileceğimi düşünürdüm. Dünyayı anlamlandırma isteği o zamanlar tüm zihnimi kaplamıştı.  Zaman ilerledikçe bu isteğin yersiz olduğunu düşünmeye başladım. Dünya anlamlarla doluydu ve hepsini anlamlandırabilmemiz mümkün değil. Ayrıca anlamların zaman ile birlikte bir devinim içide olduğunu da fark ettim. Bu devinime yetişebilmek istedim. Bunun pek mümkün olmadığını öğrendim. Bu devinime yetişebilmek için çabaladım ve çabalamaktan hiç vazgeçmedim; mümkün olmadığını bildiğim hâlde. Bu devinime yetişemeyeciğimi kabullensem de anlamları kabullenmek hiç bir zaman kolay olmadı. Kendimi bile kabullenemiyorken, anlamları nasıl kabullenebirim ki?

HEM YAMYAM, HEM PEDOFİLİ HEM DE SERİ KATİL; ALBERT FİSH

Resim
Bu yazıda hem yamyam hem pedofili hem de seri katil olan bir sadist ve mozoşistten bahsedeceğim; Albert Fish. Kendisinin 100'den fazla cinayet işlediği tahmin ediliyor. 19 Mayıs 1870'de Washington'da dünyaya geldi. O doğduktan kısa bir süre sonra babası vefat edince annesi onu bir bakım evine bıraktı ve 7 yaşına kadar orada yaşadı. Bakım evine hiçbir zaman uyum sağlayamadı bu yüzden annesinin yanına geri döndü. Annesi ile beraber yaşarken cinsel istismara maruz kaldı. 10'lu yaşlarının başındayken eş cinsel eğilimini fark etse de bunu hiçbir zaman açık bir şekilde yaşamadı çünkü kendisinin küçük yaşlarından itibaren dindar bir imajı vardı. Bu dindar yönünün 1910'da 30 yaşına geldiğinde ortaya çıkacak olan katil kişiliğine de yansıması oldu. Evlendiği kadın Estella Wilcox, ikisi kız dördü erkek olmak üzere 6 çocuk dünyaya getirdikten sonra Albert'ı ve çocuklarını başka bir adam için terk etti. Bu olaydan sonra Albert'ın canavar kimliği durmak bilmeden o...

GELİN KATİLİ; GEORGE JOSEPH SMİTH

Resim
Şiddet ve ölüm içerikli haberleri gördüğümüzde hep bulunduğumuz çağdan şikayet ederiz, aynı tepkiyi bende veriyorum. Fakat şöyle bir gerçeği çoğu zaman atlarız; şiddet ve ölüm dünya var olduğundan itibaren insanların arasında bir yerlerdeydi. Şimdi de sizlere 1910'lu yıllarda İngiltere'de ses getirmiş bir haberden bahsedeceğim. George Joseph Smith, 11 Ocak 1872'de İngiltere'de dünyaya gelmiş. Kara dul tabirini çok sık duymuşsunuzdur kendisi de bu tabire uyan biri. Kendisini "Brides in the Bath Murderer" şeklinde anıyorlar, şimdi sizlere bunun nedenini anlatacağım.  George Joseph Smith, gençlik yıllarında hem görünüş hem de karakter olarak dikkat çeken biriydi. Fakat kendisinin görünmeyen suça yatkın bir yanı vardı. Hatta gençlik yıllarında ufak tefek şuçlardan dolayı bir süre hapis yatmış bir sabıkalıydı. Bu suç dolu gençlik yıllarından sonra kendini gizlemeyi öğrenmişti ve işlediği suçlar ağırlaşsa da uzun bir süre yakalanmadı.  İlk önce kadınlara ...

DİYET GÜNLÜĞÜM; PEMBE BİR ELBİSE

Merhabalar, Diyetime tam gaz devam ettiğim günler geçiriyorum. Bu beni mutlu ediyor. Özellikle de tartıya çıktığımda eksilen rakamları gördüğümde daha da mutlu oluyorum. Başladığımdan beri bir kilo vermişim. Daha yolun başındayım çünkü yeni bir başlangıç yaptım ama bunu başaracağıma inanıyorum. Her şey çok güzel olacak. Sağlıklı beslenip kendimi mutlu edeceğim eylemlerde bulunuyorum. Bu hayatımın iyiye gittiğini gösteriyor. "İsteyince başarabilirim." cümlesini sürekli içimden tekrar ediyorum, kendimi motive ediyorum.  Diyetisyene gittim ve doktorumla yeni bir başlangıç yapacağımız konusunda konuştuk. Önceki verdiğim kilolar beni motive etmeye devam etmeli ama onlar artık geride kaldı, artık geleceğe odaklanmanın vakti geldi. Doğum günüm 1 Eylül'e kadar güzelce kilo verip, pembe renk güzel bir elbise almak ve onu, o gün giydiğimde içinde mutlu hissetmek istiyorum. Tabi bu süreç 1 Eylül gününden de uzun olacak ama o gün için güzel hayaller kurmak beni mutlu ediyor. Bu ...

HİSSİZLEŞENE KADAR

Duygular üzerine yazmak hoşuma gidiyor. Söylenen, hissedilen ve hissettirilen duygular.. Biliyorum ki herkes birşeyler hissediyor, insanlarla ortak noktamı bulmak ve bunu dile getirmek; kendimi daha normal hissetmemi sağlıyor. Normal, herkes gibi hissedebilmek, hissizleşmekten çok daha iyi geliyor. Hissizleşmek kadar berbat birşey olmadığı kanaatindeyim. En azından bana yaramadığınım kaanetinde olduğumu söyleyebilirim. Beni en hat safhada hissettiğimin farkına vardıran duygu; korku. Hayatım korkmakla geçti bu yüzden çokça hissettim. Yeri geldi hissizleştim ve pek iyi sonuçlar doğurmadı.  Birşeyi çok isteyip de ondan korkmak hissetme durumunu iki katına çıkarıyor ve bu cümleleri bana yazdırıyor. Bu cümleleri yazdığım için mutluyum. Yazabildiğim için mutluyum. Söyleyemediklerim için de bir o kadar mutsuzum. Neyse ki bir sırdaşım var; günlüğüm, günlüklerim. Çocukluğumdan beri benimle olan sırdaşlarım. Söyleyemediklerimin yatağı olan günlüklerim..  Bazen keşke onlar bir can...