Kayıtlar

2020 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

CİNAYET

  Cinayet olayları 10’lu yaşlarımın başından beri okuduğum, takip ettiğim ve izlediğim bir konudur. Ülkemizin gündeminde Aylin Sözer’in canice öldürülmesi varken cinayet konusunda bir yazı yazmak istedim. Aylin Sözer bundan bir yıl kadar önce şiddet konusunda konuşmak üzere televizyonda programa katılmış, sosyal hizmet görevlisi ve öğretim üyesi… Bu konuda fikri ve bilgisi olan insanlar bile kurban olabiliyor. Çünkü cinayet denilen olay toplumsal ve evrenseldir. Bu olayın psikolojik, sosyolojik, kriminolojik ve hukuki bir arkası vardır. Cinayet, genel anlamıyla “bir canlının canını almak” şeklinde tanımlanabilir. Psikolojik arkası ise güç meselesine dayanır. Bir insan kendi gerekçesiyle kendisinin kurbanından üstün olduğunu düşünerek bu eylemde bulunur. O yüzdendir ki seri katiller dünyada en korunmasız varlıklar olan hayvanlardan öldürmeye başlarlar. Dünyanın çoğu yerine baktığımızda da hayvanlara zarar vermenin gerçekten caydırıcı bir cezasını göremiyoruz. Ceza almayıp caydır...

THE BLACK WİDOW: MARY ANN ROBSON(İLK KARADUL)

Resim
  Karadul tabirine çokça denk gelmişsinizdir. Özelikle polisiye mevzularda sıkça kullanılan bu tabir ilk olarak bu yazıda bahsi geçen İngiliz Seri Katil Mary Ann Robson’a söylenmişti. Bu tabire sonuna kadar uygun olan, para motivasyonlu seri katil olan Mary Ann, kocaları hatta kendi çocuklarının hayatına son verebilecek kadar acımasız ve paragöz bir kadın… 31 Ekim 1832’de İngiltere Durham’da maden işçisi bir babanın en büyük kızı olarak dünyaya geldi. Ailesi büyük ekonomik sıkıntılarla yaşamaya devam etmek için çok çabalıyordu. Bunun yanı sıra babası aşırı dindar ve sert bir adam olmasından kaynaklı çocukluğu boyunca bir baskı ortamında büyüdü. Bütün bunlara rağmen gittiği okulda örnek öğrenciydi. Mary Ann, sekiz yaşındayken babası bir maden kazasında hayatını kaybedince annesi yeniden evlendi.   Üvey babasıyla hiçbir zaman yıldızı barışmadı. Bu yüzden on altı yaşına gelir gelmez bakıcı olarak iş buldu ve evden ayrıldı. Bir süre sonra William Mowbray ile evlendi. Bu evlilikten...

BOBBY FRANKS'İN CİNAYETİ: İKİ CANİ'NİN ÜSTÜN İNSAN KOMPLEKSİ

Resim
  İki sapkın zihnin bir araya gelmesiyle, iki kişilik, bir suç çetesi oluşuyor ve bu 14 yaşında geleceği oldukça parlak bir çocuk olan Bobby Franks’in hayatına sebep oluyor. Daha da şaşırtıcı olan bu olayda adı geçecek olan, katilinden kurbanına, herkesin üst tabaka sayılabilecek insanlardan oluşmasıdır. 1924’ün 21 Mayıs gününde 14 yaşındaki Bobby okuldan eve gelmesi gereken saati geçirmişti bu yüzden annesi Bayan Franks hemen kocasına haber verdi ve ardından Bobby’nin arkadaşlarının evlerini soruşturmaya başladı. Bay Frank çok varlıklı ve meşgul bir iş adamı olmasına rağmen, tek oğlunun, pek de alışkanlığı olmayan bu durum karşısında endişelenip evi olan Franks Konağına o akşam erken dönmüştü. O akşam saat 9 civarı olmuştu ve Bobby eve gelmemişti ki Franks Konağı’nın telefonu çaldı. Telefonu Bay Franks açmıştı ve karşı tarafta kendini Bay Johnson olarak tanıtan biri oğullarını kendisinin kaçırdığını, yakın zamanda tekrar iletişime geçeceğini belirtti. Bunun üzerine güçlü bağlantıl...

BESLENME İHTİYACI İLE CİNAYET İŞLEMEYİ BİR TUTAN SATRANÇ TUTKUNU RUS SERİ KATİL; ALEKSANDR YURYEVİÇ PİÇUŞKİN

Resim
  9 Nisan 1974'te Moskova'nın kuzeydoğusundaki Mitişçi ilçesinde doğmuştur. Henüz çocukken dedesiyle satranç oynayan bazen kent meydanındaki dev satranç taşlarıyla vakit geçirirlerdi. Aleksandr yine küçük yaşlardayken dedesi sarhoş bir adamın saldırısına uğramış ve ağır yaralanarak hayatını kaybetmiş. Bu olay kendisinde travmatik bir etki yaratmış olmalı ki, ileriki yaşlarda işlediği cinayetler serisinin kurbanlarını sarhoşlardan seçmiş.  1992 yılında 18 yaşındayken sınıf arkadaşı olan Mihail Odiyçuk'u boğarak öldürüp cesedini nehre attı ve cesede hiç ulaşılamasa da yakalanınca bunu itiraf etti. 2001 yılı geldiğinde seri cinayetlere başladı. 6'sı bir ay içerisinde olmak üzere o yıl içerisinde 11 kişiyi öldürdü. Kurbanlarını öldürdüğü yer genel olarak Bitsevki Parkıydı. Orada dolaşan sarhoş erkekleri hedef aldı. Onları satranç oynamaya ya da sohbet etmeye ikna eder sonrasında kafataslarına çekiçle ya da baltayla vurup öldürürdü. Kimi zaman boğarak da öldürdüğünü yakalanı...

GARY HEİDNİK; İŞKENCECİ KATİL

Resim
Bu yazıda iyi bir çocukluk geçirmemiş, yüksek IQ'ya sahip, işkence meraklısı bir katilden bahsedeceğim; Gary Heidnik.   Gary Heidnik, 1943 yılında Amerika'nın Ohio eyaletinde dünyaya geldi. O ve kardeşi küçükken ebeveynleri boşandı. Kardeşiyle ona bir süre annesi baktı. Annesi ikinci defa evlendikten sonra çocuklar babasının yanına döndü. Gary için gerçekten kötü geçen çocukluk o sıralar başladı. Küçük yaşlardan itibaren babası ona şiddetli işkenceler uyguladı. Okulda yaşıtlarıyla bulunduğu sosyal çevrede de kabul görmeyen bir çocuktu ve zorbalığa maruz kalıyordu. IQ'su 148 olduğu için tüm bunlara rağmen zeki bir çocuktu ve okulda da başarılıydı. Yaşı ilerleyince de askeri okula kabul edildi. Askeri okulda da aynı başarıyı gösterince Almanya'ya göreve gönderildi. Görevdeyken gözlerinde bulanıklık ve şiddetli baş ağrısı çekmeye başladı. Bu yüzden tedavi altına alındı. Tedavi sürerken doktorlar onun akıl hastalığı semptomları gösterdiğini fark etti; Gary'e şizofreni t...

DİYET GÜNLÜĞÜM; UMUTLU MUTLULUKLAR

 Herkese mutlu bir diyet günlüğümden merhabalar, Bu sabah tartıldığımda 75 sayısını gördüm. İnanılmaz mutlu oldum. Aslında bu sayıyı 1 eylül gününde yani doğum günümde görmeyi plânlamıştım. Neyse ki 10 gün kadar önce bu sayıyı gördüm. Bu beni çok motive etti. Peki bu sayıyı nasıl mı tahmin ettiğimden erken gördüm. Çünkü bu sıralar ufak ufak egzersizlere ve yürüyüşlere başlamıştım. Spor gerçekten kilo verme sürecinde çok gerekli ve yararlı bir şey. Bunu daha iyi anladım. Her ne kadar pek sevmesem de amacıma ulaşmak istiyorsam yapmalıyım. Yapıyorum da. Bu sıralar hayatım gerçekten yolunda gidiyor bu da beni oldukça motive ediyor.  Bu yılın ilk yarısı gerçekten tam bir kabustu fakat ikinci yarısında anladım ki; gelecek için görebildiğimiz sürece umut vardır. Ben bu umudu görebildiğim için çok mutluyum. Umarım bu dünyadaki herkes de görebilir. Çünkü umut gerçekten çok güzel bir şey. Kardeşimin ismini de o yüzden umut koymuştum. O zamanlar pek umudum olduğu söylenemez ama yaşamak i...

YORKSHİRE KARINDEŞENİ; ALTI YILDA 13 CİNAYET

Resim
 Karındeşen deyince aklımda canlanan seri katil, kim olduğu bulunamamış "Karındeşen Jack" olsa da bu yazıda onun stilinde cinayet işleyen başka bir seri katilden bahsedeceğim, karındeşen Jack'den ise başka bir yazıda bahsetmeyi düşünüyorum. Gerçekten karmaşık bir konudur ve hep ilgimi çekmiştir. Bence sizi biraz merakta bırakabilirim. Yorkshire karındeşenine geri dönelim. Yorkshire Karındeşeni olarak anılan İngiliz seri katil Peter Sutcliffe, 1946'da İngiltere'nin en geniş ili olan Yorkshire'da dünyaya geldi. Peter, başarılı bir öğrenci olmadığı için on beş yaşında okulu bıraktı ve iş hayatına atıldı. Yaptığı işlerden biri de morg görevlisiydi. Hayatının ilerleyen zamanlarında seri katil olacağının habercisi olan bir özelliği de morgda cesetlerle oynamasıydı fakat o zamanlar bunu kimse fark etmemişti. Mezar kazıcılığı işinde de çalışmıştı yani anlayacağınız ölümle son derece ilgili ve bu tür işlerde çalışmayı seven bir genç adamdı. 20'li yaşlarının başları...

YAZMAK İSTEMEDİĞİM SATIRLAR

Bazen hayatımı kendi kendime ellerime yüzüme bulaştırdığım gerçeğiyle, burun buruna geliyorum. Bu zamanlarda kendimi normalde hissettiğimden daha yanlış ve yetersiz hissediyorum. Bu his  ömrümün kısa olacağı düşüncesinin vücudumun her zerresinde dolanmasına sebep oluyor. Bu düşünce vücudumda dolanırken kalbimin her atışında göğüs kafesimde bir acı hissediyorum. Bu acı da beni daha da güçsüz biri yapıyor. Ben, beni güçsüz biri haline getiren her şeyi hayatımdan atmaya çalışırken bu yaşadıklarım bana gerçekten büyük bir tokat oluyor. Sahi yine tokadı yiyen acıyı hisseden ben oldum. Bu hep böyle gidecekse, içimde heves falan kalmayacak gibi duruyor. Hevesimi kıran bir diğer şey ise insanları kendimden kaçırma yeteneğim. Bu cidden üstünde çok çalışmadan, istemsizce gelişen bir şey oluyor. Olaylar bu yönde gelişince, insanlarla iç içe yaşamaya dair tüm hevesim tuz buz oluyor. Herkes bilir ki, tuz buz olan bir şeyi toplamak imkansızdır. Bu hep böyle imkansız mı olacak? diye soran ilgiyi ...

GELECEKTEKİ KENDİME BİR MEKTUP

Sevgili Gelecekteki Kendim, Bugün sana mektup yazmak istedim. Şu anda 21 yaşında mutluluğu yeni tatmış, yeni bir kıta keşfeden kaşif gibi hissediyorsun. Tabi ki her zaman ki gibi stabil bir ruh halin yok arada bir mutsuzluğa düşüyorsun ama bununla savaşmaya başladın. Mutlu hissetsen de içindeki yetersizlik hissi tamamiyle kaybolmadı ama bununla da savaşmayı öğrenmeye başladın. Yani bir çok yeni şey öğrendin. Kendinle gurur duymalısın. Gelecekteki kendinle de gurur duyuyor olmanı ümit ediyorum. Umarım hak ettiğin yerdesindir ve en önemlisi mutlusundur. Bunun olması için şu an çok çabalıyorsun. Asla kendinden vazgeçme ve sürekli savaşmaya devam et. Sen savaşçı ve güçlü bir insansın bunu şu an da da sürekli kendime hatırlatıyorum. Sen de kendine hatırlat ki umudunu kaybetme. Çünkü umut insanı hayatta tutar ve sen hayatta kalmalısın. Mutlu olmalısın, mutsuz olduğunda bile güçlü durmalısın. Şimdi olduğu gibi kendini ve hayatını sevmekten vazgeçmemen dileklerimle, gelecekte görüşmek üzere.

DİYET GÜNLÜĞÜM; BİRAZ DAHA UMUT

Yeni bir diyet günlüğünden herkese selamlar, yazmak kendimi bir nebze de olsa açıkladığım için bana ve diyetime iyi geliyor. Diyet günlüğü yazma sebebim ve bunu insanların okuyabileceği bir yerde yazma sebebim aslında bu. Belki, bir ihtimalde birilerine ilham olabileceği fikri de aklımda dolanıyor tabi ki. Diyet yapabilmek ve buna karar vermek için benim oldukça umut toplamam gerekti. Bu umudu biraz da insanlarla konuşarak topladım. Ben de birilerime umut olabilirsem, ne mutlu bana.  Evet, diyetimin nasıl gittiğine gelecek olursam; şu sıralar biraz garip hissediyorum ama motivasyonumu düşürmeyeceğim. Bu kadar yol geldikten sonra yeniden takılıp düşemem. Şu kısacık geçirdiğim ömrümde yeterince umutsuz hissettim. Artık bunu yeniden yaşamamak için çok çaba gösteriyorum. Içimdeki umut ile kararlılığımı asla yitirmemeye çaba gösteriyorum. Yakın zamanda yeniden diyetisyen randevum var. Heyecanlıyım, hem o randevum için hem de gelecekte nasıl bir hal alacağım konusunda. Bu heyecan diyet y...

FRİTZ HAARMANN; SAVAŞ ORTAMINDAN YARARLANAN CANİ

Resim
Fritz Harmann, Almanya'da maddi güçlük çeken çok çocuklu bir ailenin üyesi olarak 1879'da dünyaya geldi. Çocukluk yaşlarında homoseksüel eğilimleri göstermeye başladı. Kız kardeşleriyle ve onun oyuncaklarıyla oynardı. Diğer bir yandan da yaşıtlarına göre daha geç gelişiyor, öğreniyordu bu yüzden başarılı bir öğrenci olamadı.  Seri katiller hakkında halk arasında yanlış bir düşünce vardır. Hepsinin üstün zekalı olduğu sanılır, araştırmalar bunun tam tersini gösteriyor. Seri katillerin sadece yüzde 2 kadarı yüksek zekalı olduğu saptanmıştır. Tabi bu algının filmlerden dolayı olduğu aşikar, hepsinin birer Hannibal Lecter zannederler fakat bilimsel araştırmalar bunun tam tersi niteliğinde.  Okulda yeterli başarıyı elde edemeyen Fritz, 16 yaşında askeri okula başvurdu. Kabul edilmesine rağmen akıl hastalığından muzdarip olduğu söylendi ve kısa süre sonra okuldan atıldı. Yaşamak için para kazanması gerekiyordu bu yüzden bir fabrikada işe girdi. Fabrika işçisi olarak çalışırken, küçü...

SÖYLENMEYEN SÖZLER

Bu yazıda söylemediğim bir iki sözden bahsetmek istiyorum. İlerde söyler miyim, bilmiyorum. Sadece bunlarla yaşamaktan yorulduğum için yazıyorum.  Ben birine çok kırgınım, mantıksal baktığımızda kırılmaya hakkım yok. Bunun nedeni de bana öyle bir hak tanımaması. Doğal olarak gönlünün istemediği birine bu hakkı tanımazsın. Artık sürekli düşünmesem de aklıma geldiği vakitlerde, beni sevseydi ne olurdu, diye sorguluyorum.  Garip, özlüyorum. Benim çabamla zoraki yan yana geldiğimiz zamanları bile özlüyorum. Kaçamak bir şekilde onu izlediğim zamanları özlüyorum. Onu rehin alıp lafa tuttuğum zamanları özlüyorum. Bunları özlemek beni gurursuz biri yapıyor, belki de. Gönül işinde tek taraflı çabayla bir şeyler yaşamaya çalışınca aşka inanasım gelmiyor. Ama garip bir şekilde hâlâ inanıyorum; aşk denilen aşırı sevgi durumuna. Bunun yanında sevilmemek diye bir durum da var ve ben bunu çok iyi biliyorum. Sevmeyi biliyorum ama bunu nasıl yaşayacağımı bilemiyorum.  Beni sevmediği için ...

DİYET GÜNLÜĞÜM; İÇTEN ŞÜKÜR EDEBİLMEK

Merhabalar, Dün hayatımda ilk kez başardığım bir şeyden bahsetmek istiyorum.  İnsan hayatında sıradan bir zamanda "şükürler olsun" diyebilir. Peki bunu ne kadar içten söyleyebiliyoruz? Ben hayatım boyunca hiç içten bir şekilde kurmamıştım bu cümleyi, Dün akşama kadar. Dün akşam balkonda otururken öylece ağzımdan çıktı. Tek başıma oturup martıları izlerken bir anda "şükürler olsun" dedim. Bir iki saniye sonra şaşırdım çünkü bunu gerçekten içten bir şekilde söyledim.  İzlediğim martıları düşündüm. Martılara ya da kuşlara bakıp her insan uçabilmeyi hayal etmiştir. Peki kuşlar memnun mu bu durumdan? diye düşündüm. Belki de memnun değiller. Onlar da insanlar gibi yürümek istiyor olabilir ya da uçan canlı olmayı değil uçan canlıları izleyen taraf olmak istiyorlar. Canlı dediğimiz varlıklar hep kendinde olmayanı istemez mi zaten? Bu yüzden içten bir şekilde şükür edemeyiz, diye düşündüm.  Şunu da fark ettim ki mutluyum, memnunum ve yaşam enerjim, heyecanım oldukça ...

DİYET GÜNLÜĞÜM; ARTIK OBEZ DEĞİLİM!

Merhabalar, Yaklaşık bir yıl önce 113 kilo olarak başladığım diyet yolculuğumda, dün gece artık obez olmadığımı öğrendim. Bu yola aşırı obez sınıfında başlamıştım ve artık obez sınıfında değilim. Diyetisyenimin ölçümlerine göre vücudumu oranladığımızda 80 kilonun altına düşünce obez sınıfından kurtulmuş olacağımı öğrenmiştim.  Önce 100'ün altına, sonra 90'ın altına, peşinden 80'in altına düştüm. 70'li kiloları en son ne zaman görmüştüm onu bile hatırlamıyorum. Artık 70'li kilolardayım ve en kısa zamanda 60'ları da göreceğime inanıyorum. Diyetisyenimin dediğine göre 62-65 arası benim ideal kilom, bu başaracağıma inancım tam.  Uzun süre hiç bir şey başaramayacağıma inanarak yaşadım. Artık böyle düşünmüyorum. İstediğim her şeyi başarabilirim. Bu yolda yavaş yavaş kendimi keşfederek hayata atılıyorum. Kendimi geleceğime hazırlıyorum. Güzel bir geleceğin beni beklediğine inanıyorum.  Herkese sağlıklı günler, aman yediklerinize ve düşündüklerinize dikkat edin...

MARİLYN SHEPPARD'IN ÇÖZÜME ULAŞMAMIŞ CİNAYETİ

Resim
Çözülememiş cinayetler hep ilgimi çekmiş aynı zamanda yüreğimi burkmuştur. Bu yazıda da çözülemediği için oldukça ilginç ve hüzünlü bir cinayet olayından bahsedeceğim. İşte Marilyn Sheppard’ın 1950’lerden beri dünya medyasında yankı uyandırmış, cinayet olayı. Marilyn Sheppard, 1945 yılında Sam Sheppard ile evlendi. Öldürüldüğü sırada 31 yaşında genç bir kadın olmasının yanı sıra 7 yaşında olan Samuel’in ve henüz doğmamış çocuğuna hamile bir anneydi. 1954 yılının 4 Haziran gününde eşi Sam Sheppard evlerinin yakınındaki nehrin kenarında baygın halde bulundu. O ise evdeki yatağında kanlar içinde ölü bir şekilde bulundu. 7 yaşındaki oğlu ise olanlardan habersiz yatağında uyuyordu. Sam Sheppard boynu ve dişleri kırık olduğu için hastaneye kaldırıldı. Polisler cinayet mahalline gelmeden önce sabah saatlerinde cinayeti duyan komşular eve gelmiş, cinayet mahallini çoktan bozmuşlardı. Ki bu durum cinayet olayının çözülmesine ket vuran önemli bir detaydır. Polisler cinayetin işlendiğ...

DİYET GÜNLÜĞÜM; KENDİNİ GİZLEMEK

Merhabalar, Bu sefer diyet günlüğümde eskiden çok sık yaptığım bir şeyden bahsetmek istiyorum; kendini gizlemek. Bunun bir çok yolu var, bende bu yolların hepsini biliyorum. Zamanında beni mutlu ettiklerini zannederdim. Kendini gizlemenin ilk adımı giydiklerim konusundaydı. Kış mevsiminde giydiklerimi sıralıyorum, hazırsanız başlıyorum. Üstüme sırasıyla atlet, kısa kollu, uzun kollu bir kazak, kapşonlu, uzun bir mont. O uzun montu 5 yıldır giyiyorum, bu kış onu giymemeyi umut ediyorum. Ben üşüdüğümü söyler bu yüzden bunları giydiğimi iddia ederdim. Tek bir amacım vardı, kendimi gizlemek. Alttan giydiklerimi saydığımda daha da şaşıracaksınız. Tayt, eşofman ve onların üstüne pantolon. Üç kat çorap giydiğimi de söylemeden edemeyeceğim. Giyimim kışları bu şekildeyken yazları da pek farklı değildi. Dışarı asla kısa bir şeyle çıkmaz mutlaka uzun pantolon, oldukça uzun olan kısa kollu tişörtleri tercih  ederdim. Yazın muğla da olmama rağmen bunları giyerdim. Gittiğimizde de pek dış...

DİYET GÜNLÜĞÜM; KENDİMİ VE YAŞAMAYI SEVİYORUM!!!

Merhabalar, Bugün aşırı mutlu bir yazı yazıyorum. Yazarken mutluluktan ağlıyor ve kendimle gurur duyuyorum.  Bugün diyetisyene gittim ve on iki gün de beş buçuk kilo verdiğimi öğrendim. Şu an 81.8 kiloyum, eylül ayında doğum günümde giymek istediğim çiçekli pembe elbiseme gün geçtikçe yaklaşıyorum. Bu beni aşırı mutlu ediyor. Diyet benim bir parçam olmaya devam ettikçe hayata daha da bağlanıyor ve kendimi bir birey gibi hissediyorum. Bu hayatın bir parçası olduğum için mutluyum, yaşıyor olduğum için mutluyum. Kilo vermek benim bu hayatta verdiğim en iyi karar. Buna devam etmek için verdiğim çaba da hayatımda verdiğim en yararlı çaba.  Kendim olmayı, kendine güvenmeyi hayatım boyunca tatmak istedim ve bu yönde kararlar verip, çaba gösterdim. Çabalarım meyvesini veriyor. Bu beni oldukça umutlu biri yapıyor. Mutluluktan ağlamayı da seviyorum çünkü bu benim hâlâ umudum olduğunu ve yaşamaya devam ettiğimin kanıtı.  Böylesine mutlu bir yazıyı çok güzel bir cümleyle...

FARKINDALIK VE VAZGEÇMEK ÜZERİNE

Merhabalar, Uzun zamandır böyle bir yazı yazmayı hayal etmiştim. Nasıl bir yazı mı? Vazgeçiş ve farkındalık içeren bir yazı. Duygularını oldukça uç noktalarda yaşayan biri olarak insanlarla arkadaşlık ya da arkadaşlıktan öte ilişkiler konusunda kafam rahat olmadı ayrıca kendi içimde kendimle yaşadığım ilişkiyi kabullenmek de kolay olmadı. Yaşımın ilerlediğini ve artık kendi ayaklarımın üzerinde durmam gereken yaşlara yaklaşırken bu durumun böyle devam etmesinin beni yıpratacağını hatta yaşadığım ömrü bile kısaltacağını düşünürsek, duygularımı uçlarda yaşama durumunu törpülemem gerektiğini anladım. Bu durumu törpüleme yolunda demolize olmamak adına zihnimden uzak tutmam gereken insanlar ve mevzular olduğuna kanaat getirdim.  İlk önce kendinle barışma mevzusuna değinmek isterim. Hiçbir zaman kendimle barışık biri olmadım. Sürekli kendimde açık aradım ve hiç kendimden memnun olmadım. İnsanların beni takdir ettiği durumlarda bile kendimde açık aradım, buldum da. Bu huyumu bir ken...

DİYET GÜNLÜĞÜM; HAYATTA TUTAN DİYET

İkinci diyet randevuma üç gün kaldı. Evde tartıldım çünkü kilomu merak ediyordum. 86.4 kilodan 84 kiloya düşmüşüm. Çok mutlu oldum, kilo verme konusu şu an hayatımda yolunda giden tek mevzu. Beni hayatta tutan şey, yolunda giden diyetim. Hedefim olan kiloya düşene kadar bu kararlılığımın devam etmesini yürekten istiyorum. Yürekten istemek, başarmanın ilk adımı ve bu adımı halledebilmiş biri olarak dış mevzuların önüme taş koymasına izin vermemem gerekiyor. Bunu başarabilmek de baya efor gerektiriyor. Bu konu için efor sarf ederken, yenik düşmesem de çok sık enerji düşüklüğü yaşıyorum. Buna da alışacağım. Her şeye alıştığım gibi buna da alışacağım ve hedefime ulaştığım da mutlu olacağım, mutlu olacağım günü iple çekiyorum. 

HAYATIN ANLAMI

Çocukken sözlük okumayı çok severdim. Sözlük denen yapıda hayatımızda kullandığımız kelimelerin anlamları vardı. Hayatı anlamlandırmaya çalışırken bana yardımcı olabileceğini düşünürdüm. Dünyada birşeyleri anlamlandırırken kelimelere başvurduğumuz için kelimelerin anlamları yoluyla hayata bir anlam verebileceğimi düşünürdüm. Dünyayı anlamlandırma isteği o zamanlar tüm zihnimi kaplamıştı.  Zaman ilerledikçe bu isteğin yersiz olduğunu düşünmeye başladım. Dünya anlamlarla doluydu ve hepsini anlamlandırabilmemiz mümkün değil. Ayrıca anlamların zaman ile birlikte bir devinim içide olduğunu da fark ettim. Bu devinime yetişebilmek istedim. Bunun pek mümkün olmadığını öğrendim. Bu devinime yetişebilmek için çabaladım ve çabalamaktan hiç vazgeçmedim; mümkün olmadığını bildiğim hâlde. Bu devinime yetişemeyeciğimi kabullensem de anlamları kabullenmek hiç bir zaman kolay olmadı. Kendimi bile kabullenemiyorken, anlamları nasıl kabullenebirim ki?

HEM YAMYAM, HEM PEDOFİLİ HEM DE SERİ KATİL; ALBERT FİSH

Resim
Bu yazıda hem yamyam hem pedofili hem de seri katil olan bir sadist ve mozoşistten bahsedeceğim; Albert Fish. Kendisinin 100'den fazla cinayet işlediği tahmin ediliyor. 19 Mayıs 1870'de Washington'da dünyaya geldi. O doğduktan kısa bir süre sonra babası vefat edince annesi onu bir bakım evine bıraktı ve 7 yaşına kadar orada yaşadı. Bakım evine hiçbir zaman uyum sağlayamadı bu yüzden annesinin yanına geri döndü. Annesi ile beraber yaşarken cinsel istismara maruz kaldı. 10'lu yaşlarının başındayken eş cinsel eğilimini fark etse de bunu hiçbir zaman açık bir şekilde yaşamadı çünkü kendisinin küçük yaşlarından itibaren dindar bir imajı vardı. Bu dindar yönünün 1910'da 30 yaşına geldiğinde ortaya çıkacak olan katil kişiliğine de yansıması oldu. Evlendiği kadın Estella Wilcox, ikisi kız dördü erkek olmak üzere 6 çocuk dünyaya getirdikten sonra Albert'ı ve çocuklarını başka bir adam için terk etti. Bu olaydan sonra Albert'ın canavar kimliği durmak bilmeden o...

GELİN KATİLİ; GEORGE JOSEPH SMİTH

Resim
Şiddet ve ölüm içerikli haberleri gördüğümüzde hep bulunduğumuz çağdan şikayet ederiz, aynı tepkiyi bende veriyorum. Fakat şöyle bir gerçeği çoğu zaman atlarız; şiddet ve ölüm dünya var olduğundan itibaren insanların arasında bir yerlerdeydi. Şimdi de sizlere 1910'lu yıllarda İngiltere'de ses getirmiş bir haberden bahsedeceğim. George Joseph Smith, 11 Ocak 1872'de İngiltere'de dünyaya gelmiş. Kara dul tabirini çok sık duymuşsunuzdur kendisi de bu tabire uyan biri. Kendisini "Brides in the Bath Murderer" şeklinde anıyorlar, şimdi sizlere bunun nedenini anlatacağım.  George Joseph Smith, gençlik yıllarında hem görünüş hem de karakter olarak dikkat çeken biriydi. Fakat kendisinin görünmeyen suça yatkın bir yanı vardı. Hatta gençlik yıllarında ufak tefek şuçlardan dolayı bir süre hapis yatmış bir sabıkalıydı. Bu suç dolu gençlik yıllarından sonra kendini gizlemeyi öğrenmişti ve işlediği suçlar ağırlaşsa da uzun bir süre yakalanmadı.  İlk önce kadınlara ...

DİYET GÜNLÜĞÜM; PEMBE BİR ELBİSE

Merhabalar, Diyetime tam gaz devam ettiğim günler geçiriyorum. Bu beni mutlu ediyor. Özellikle de tartıya çıktığımda eksilen rakamları gördüğümde daha da mutlu oluyorum. Başladığımdan beri bir kilo vermişim. Daha yolun başındayım çünkü yeni bir başlangıç yaptım ama bunu başaracağıma inanıyorum. Her şey çok güzel olacak. Sağlıklı beslenip kendimi mutlu edeceğim eylemlerde bulunuyorum. Bu hayatımın iyiye gittiğini gösteriyor. "İsteyince başarabilirim." cümlesini sürekli içimden tekrar ediyorum, kendimi motive ediyorum.  Diyetisyene gittim ve doktorumla yeni bir başlangıç yapacağımız konusunda konuştuk. Önceki verdiğim kilolar beni motive etmeye devam etmeli ama onlar artık geride kaldı, artık geleceğe odaklanmanın vakti geldi. Doğum günüm 1 Eylül'e kadar güzelce kilo verip, pembe renk güzel bir elbise almak ve onu, o gün giydiğimde içinde mutlu hissetmek istiyorum. Tabi bu süreç 1 Eylül gününden de uzun olacak ama o gün için güzel hayaller kurmak beni mutlu ediyor. Bu ...

HİSSİZLEŞENE KADAR

Duygular üzerine yazmak hoşuma gidiyor. Söylenen, hissedilen ve hissettirilen duygular.. Biliyorum ki herkes birşeyler hissediyor, insanlarla ortak noktamı bulmak ve bunu dile getirmek; kendimi daha normal hissetmemi sağlıyor. Normal, herkes gibi hissedebilmek, hissizleşmekten çok daha iyi geliyor. Hissizleşmek kadar berbat birşey olmadığı kanaatindeyim. En azından bana yaramadığınım kaanetinde olduğumu söyleyebilirim. Beni en hat safhada hissettiğimin farkına vardıran duygu; korku. Hayatım korkmakla geçti bu yüzden çokça hissettim. Yeri geldi hissizleştim ve pek iyi sonuçlar doğurmadı.  Birşeyi çok isteyip de ondan korkmak hissetme durumunu iki katına çıkarıyor ve bu cümleleri bana yazdırıyor. Bu cümleleri yazdığım için mutluyum. Yazabildiğim için mutluyum. Söyleyemediklerim için de bir o kadar mutsuzum. Neyse ki bir sırdaşım var; günlüğüm, günlüklerim. Çocukluğumdan beri benimle olan sırdaşlarım. Söyleyemediklerimin yatağı olan günlüklerim..  Bazen keşke onlar bir can...

DİYET GÜNLÜĞÜM; YENİDEN

Karantina günlerinde kendimi kaybetmiş gibi yemek yemeye yeniden başlamıştım. Ruhsal bunalımı yemek yemesine yansıyan insanlardan, mutsuzken çok yemek yiyenler sınıfındayım. Bunun önüne geçmem gerektiğine 80 kilodan 86.5 kiloya çıktığımda geçmem gerektiğinin farkına vardım. Yeni bir başlangıç yapmaya karar verdim. Diyet düzenime geri dönmek, diyetimin ilk zamanlarındaki gibi yeniden bir alışma sürecine girmemi gerektiriyor ve bu beni zorlayacak, sadece bir süreliğine. Ama yeniden alışabilirim. Kendimde bu gücü bir kere bulmuşken tekrar bulabileceğime inanıyorum. Doğum günüm 1 Eylül'de 21 yaşına gireceğim. Bu yaş beni annemin doğurduğu yaş, beni doğurduktan sonra hayatına yeniden başlayan annemi örnek alacağım ve 21 yaşına geldiğimde olduğumdan farklı biri olacağım. Eski alışkanlıklarımı geride bırakıp, 1 yaştan daha fazla büyümüş olacağım çünkü bir şeyi başardığını hissetmenin gücünü içimde anladığım an; şimdi olduğumdan farklı biri olacağıma inanıyorum. Değişmek, özünü kaybetmede...

ANTİK YUNAN'DAN BANA

Utangaç biri olarak hayatımda beni en çok zorlayan şey konuşmak oldu ama konuşmayı bir o kadar da çok sevdim. Zihnim hiç durmadan kelime üretiyor ve ben bunları bir şekilde dile getirmek istiyordum fakat konuşamıyordum bende yazmaya başladım. Yazdıklarımı insanlara yıllarca göstermedim. Son yıllarda bu duvarları biraz olsun yıkmış olmalıyım ki burada yazılar yazmaya başladım. Günlük hayatta insanlara okutmaya başladım. Bu biraz da olsa ilerlediğimin göstergesi diye düşünerek mutlu oluyorum.  Ama hayatımda söylemek istediklerimi, söylemem gereken insanlara söyleyebilme özelliğimi tam olarak geliştiremedim. Bu mevzu son zamanlarda beni psikolojik olarak çok zorlamaya başladı. Birine söylemek istediğim çok şey var ama söyleyemiyorum. Söylesem de bir anlamı olmayacak biliyorum. İki ucu ...'lu değnek diye bir tabir vardır, işte tam o hesap. Bu durumu Platon ve Sokrates'in durumuna benzetiyorum. Bilir misiniz Platon ve Sokrates'in hikayesini, biliyorsanız da ben anlatayım.  ...

TETİKLEYİCİSİ AKIL HASTALIĞI OLAN SERİ KATİL; HERBERT MULLİN

Resim
Bugün bahsedeceğim isim olan Herbert Mullin; 1 yıl içerisinde 5'i aynı gün olmak üzere 13 kişiyi öldürmüş olan Amerikalı seri katildir. Bu cinayetlerinin tetikleyicisi de akıl hastalığı olmuştur.  18 Nisan 1947 yılında Amerika'nın Kaliforniya eyaletinde orta sınıf bir ailenin çocuğu olarak dünyaya geldi. Babası gururlu bir 2. dünya savaşı gazisiydi; oğluna silah eğitimi vermişti. Tabi o zamanlar, cinayetlerin temelini oluşturan eğitimi oğluna kendisinin verdiğinin farkında değildi. Herbert'ın normal bir çocukluğu vardı. Ailesi ve sosyal çevresi onu akıllı biri olarak değerlendiriyordu. O zamanlar da da akıl hastalığı olsa da tetikleyici bir durum olmadığı için ortaya çıkmamıştı. 20'li yaşlara geldiğinde en yakın arkadaşı Dean'i ani bir şekilde motor kazasında kaybetti. Yıllardır zihninin bir köşesinde saklanan akıl hastalığı ortaya çıktı; şizofreni. Kendi kendine çok sık konuşmaya ve kendine zarar vermeye başladı. Bunları fark eden ailesi onu 21 yaşında bir a...

HANDSOME: NETFLİX GİZEM FİLMİ İNCELEMESi

Resim
Çok yönlü Jeff Garlin’in senaristliğini, yönetmenliğini ve   başrol oyunculuğunu yaptığı Netflix yapımı isminden de anlaşıldığı üzere bir gizem komedisi olan yapım, Handsome: Netflix Gizem Filmi. Filmin baş kahramanı emekli olmak üzere olan cinayet masası polis memuru Gene Handsome’dır. Gene Handsome’ı canlandıran oyuncu filmi yazmış ve yönetmiş olan Jeff Garlin’dir. Filmin hikayesine geçmeden önce Handsome karakterinin özelliklerinden bahsetmek gerekir. Handsome, başarılı bir polis memuru olmasının yanı sıra köpeği Candy ile yalnız bir yaşam süren biridir. Yalnızlığın vermiş olduğu burukluğu filmde yer yer görüyoruz, şahsen bu karaktere beni bağlayan özelliği yalnızlık hissi oldu. Hikayeden bahsetmek gerekirse; polisiye bir konuya durum komedisi unsurları katarak bir gizem-komedi filmi hikayesi oluşturulmuş. Gerçi gizem kısmına çok katılmıyorum. Bence filmin başında hikayedeki katilin kameraya bakarak konuştuğu sahne pek olmaması gereken bir sahneydi. Bütün gizem unsuru b...